Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Demokratik Açılım” sürecine ilişkin “Böyle bir sürece karşı 'söyletmeyin, vurun' mantığı ile konuşulmasını bile vatan hainliği ile eş değer tutan zihniyetin çok geride kaldığını” belirterek, “Gelecek, Demokratik Açılım'ın Türkiye'ye getireceği huzur ve barış ortamıdır” dedi.
AÇILIM İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUZ
Hükümet olarak “Demokratik Açılım Projesi” üzerinde gece gündüz çalıştıklarını anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Amacımız bütün Türkiye'de huzuru, birlik ve beraberliği, kardeşlik duygularını tekrar yeşertmek ve güçlendirmektir. Tekrar bu ülkenin güçlü bir devlet olarak önünün açılması ve yoluna devam etmesidir. Terörün sona erdirilmesi, teröre yol açan sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır. Akılcı bir biçimde Türk milletinin tarihine, kültürüne, inancına, bütün geçmişteki şanlı mefahirine uygun, bin yıldan beri bu toprak üzerinde kardeşçe yaşayan insanların arasına sokulan nifakı ortadan kaldırmaktır.”
3 TANE ÖZGÜRLÜK...
Bülent Arınç, “Demokratik Açılım” çalışmasının rahmetli Turgut Özal ile Türkiye'de yerleştiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“3 tane özgürlük; din ve vicdan özgürlüğü, fikir ve inanç özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğü. Bunlar ne kadar önemli. Aslında bunlar ilkokul öğrencisinin bile söyleyebileceği basitlikte şeyler, ama bunu gerçekleştirmek o kadar basit değil. İkincisi de vatandaşı, milleti birbirine düşman eden unsurları ve sebepleri kaldırabilirseniz Türkiye'nin önünü açar, yolunu uçuşa geçirebilirsiniz.”
“Demokratik Açılım Projesi”ne “yanlıştır” diyenlerin, karşı çıkanların mutlaka olacağını belirten Arınç, bunun, işin tabiatında olduğunu söyledi.
Arınç, “Ama böyle bir sisteme, böyle bir düşünceye, böyle bir sürece karşı 'söyletmeyin, vurun' mantığı ile konuşulmasını bile vatan hainliği ile eş değer tutan zihniyetin çok geride kaldığını söylemek istiyorum. Onlar mazide kaldılar. Gelecek, Demokratik Açılım'ın Türkiye'ye getireceği huzur ve barış ortamıdır” diye konuştu.
“PARLAMENTOYA GİRİNCEYE KADAR BİR ÖZAL MUHALİFİ OLARAK BİLİNDİM”
Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneğince Ankara Vilayetler Evi'nde düzenlenen iftara Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç , Devlet Bakanları Selma Aliye Kavaf ve Mehmet Aydın, Ak Parti Ordu Milletvekili Hilmi Güler, Ankara Valisi Kemal Önal, eski bakanlar, bürokratlar ve diğer davetliler katıldı.
Bu arada Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de etkinliğe iftar sonrası katıldı. İftar öncesinde merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da beğendiği belirtilen Hafız Erdal Arslan, Kuran-ı Kerim tilaveti sundu, daha sonra da akşam ezanını okudu.
Derneğe ve bu yıl kurulan Turgut Özal Üniversitesi'ne ilişkin tanıtıcı sunumların yapıldığı iftarın ardından konuşan Arınç, “Demokratik Açılım” çalışmalarına değindi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneğinin geleneksel olarak her yıl düzenlediği iftarlara 3 yıldır katıldığını belirtti.
İdrak edilen Kadir gecesini ve Ramazan Bayramı'nı kutlayan Arınç, “Allah'tan sağlık ve mutluluk dışında daha nice bayram ve Ramazanlara kavuşmayı diliyorum” dedi.
Türkiye'de pek çok dernek ve vakıf olduğunu, ancak bir çoğunun faaliyetlerine rastlanmadığını, fakat bu derneğin “3 yıl içerisinde 30 yılda yapılabilecek bir çok şeyi başardığını ve Türkiye'ye kazandırdığını” dile getiren Arınç, bu başarıda emeği geçen Dernek Başkanı ve yöneticilerine teşekkür etti.
Uzun yıllardır siyasetin içinde olduğunu ancak Özal ile sadece 1977 seçimleri döneminde 10-12 günlük kısa bir süre beraber olduğunu anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
“Onun dışında Parlamento'ya girinceye kadar bir Turgut Özal muhalifi ve Anavatan Partisi karşıtı olarak bilindim. Bu yolda da sözlerim, çalışmalarım, davranışlarım oldu. Ancak son yıllarda özellikle Parlamento tecrübesini yaşadıktan, 28 Şubat'ın da bizzat içinde bulunduktan sonra o muhterem insanın Türkiye'ye yapmak istediklerini, yapabildiklerini, önüne çıkarılan engelleri, bu engellerin hangi kişi, kurum, kuruluşlar tarafından yapıldığını, çok daha iyi gördüm. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada O'nun Türk siyasetinde çok önemli bir insan olduğunu, Türkiye'ye çok yararlı hizmetlerde bulunduğunu açıkça ifade etmekten şeref duyan bir insanım.”
Arınç, Özal'ın gülümseyen yüzünü, Türkiye için yaptığı “faydalı ve hayırlı” çalışmaları tanıttıkları için dernek çalışanlarına teşekkür etti.
Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneğinin yöneticilerinin saygı duyulan kişiler olduğunu dile getiren Arınç, bu derneğin kendilerine çok şey gösterdiğini, çok yanlışlarını düzelttiğini kaydetti.
Derneğin, merhum Özal'ın vefat yıl dönümlerinde Hacı Bayram Veli Cami ve İstanbul'da mevlit törenleri düzenlediğini, Özal'ın dönemini iyi bir şekilde yansıtan belgesel hazırlayarak televizyon yayınladıklarını anlattı. Arınç, yurt dışından bazı kanalların da bu belgeseli yayınlamak için talepte bulunduklarını belirtti.
“ÖLSEM DE GÖZÜM AÇIK GİTMEZ”
Arınç, davete katılanların pek çoğunun siyasette bir süre yer aldıklarını ifade ederek, bir dönem, on dönem siyaset yapmanın değil, bu dönemler içerisinde neler yapıldığı ya da yapılamadığının önemli olduğunu söyledi.
Davete katılanlar arasında isimleriyle, yaptıkları işlerle arkasında güzel isimler bırakmış insanlar bulunduğunu vurgulayan Arınç, kişilerin yıllar sonra yaptıkları işlerle anıldığını dile getirdi.
Arınç, 5 yıl TBMM Başkanlığı görevini yürüttüğünü, bu sürenin sonuna doğru Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başladığını anımsattı. Anayasaya göre Nisan ayında başlayan sürecin Mayısta tamamlanması gerektiğini belirten Arınç, “(Hayırlı işlerin çok muzır manileri olur) diyor bir büyüğümüz. Önümüze pek çok engeller çıktı. Anayasa'nın bize verdiği yetkiyi kullanmamamız için akla gelmeyecek şeyler düşünüldü, yine akla gelmeyecek biçimde bunlar gerçekleştirildi” diye konuştu.
Arınç, son seçimden önce sadece 2000 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimine tanık olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elimize böyle bir fırsat geçmişken, Anayasa da bize böyle bir imkan veriyorken Türkiye'nin tertemiz bir evladını Cumhurbaşkanı olarak seçmemizin önemli bir görev olduğunu düşünmüştüm, ama engeller büyüdü ve biz cumhurbaşkanımızı seçemeden Meclis seçime gitmek zorunda kaldı. bu seçimde hem partimiz çok daha büyük oy aldı hem de yenilenen Parlamento Cumhurbaşkanımızı seçti ve Sayın Abdullah Gül Ağustos sanıyorum 28'den sonra Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi artık bunu gördükten sonra eskinin bir tabiri vardır; 'Ölsem de gözüm açık gitmez.”
“ALACAĞIMIZ OY YÜZDE 47 FALAN DEĞİLDİ”
Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçimi dönemde Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneğinin bir etkinliğinde bir vatandaşın taşıdığı pankartta yer alan “sivil, demokrat ve dindar cumhurbaşkanı” ifadelerinin kendisini çok etkilediğini anlattı.
Davet edildiği yerde yaptığı konuşmada bu vasıfların çok önemli olduğunu ifade ettiğini ve “Türkiye'de koparılan gürültüde Meclis'in bu niteliklere sahip bir Cumhurbaşkanı seçmesi ihtimalinden kaynaklanıyor” şeklinde sözler sarf ettiğini aktaran Arınç, bu sözleri nedeniyle çok gürültüler koparıldığını söyledi.
Arınç, şöyle konuştu:
“Ağzımdan çıkmadığı halde 'Müslüman cumhurbaşkanı seçmek gerekir' diye saçma sapan yorumlar yapanlar oldu. Ben sadece bir vatandaşın elindeki pankartı, bir konuşma içerisinde değerlendirmiştim, ama bakınız benim aklımdan geçmeyen etki o kadar büyük oldu ki Anadolu ayağa kalktı ve bu sözler karşısında millet hiç de hak etmediğimiz halde yüzde 47 oyu verdi. Bizim alacağımız oy yüzde 47 falan değildi. Gene iktidara gelirdik, ama bunun çok daha altında bir puanla yapardık. Bu sözü halk benimsedi ve bu sözden dolayı düşmanlık yapıldığını anladı, 'madem öyle, işte böyle' dedi.”
Arınç, eski Bakan Esat Kıratlıoğlu'nun da katıldığı bir programda, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananların 22 Temmuz Seçimleri'ne etkilerine ilişkin seçim bölgesi Nevşehir'de aynı tespitte bulunduğunu belirterek, “Nevşehir gibi Orta Anadolu ilinde, sadece 3 milletvekili çıkaran bir ilde, yıllarca bakanlık yapmış ve eminim ki Nevşehir'e çok katkısı olmuş bin insana karşı, Parlamento'da cumhurbaşkanı seçimine karşı 367 rezaletine sahip çıkanlara halkın duyduğu tepkiyi en güzel şekilde anlatıyordu” dedi. “Sivil, dindar, demokrat vasıflarına sahip bir cumhurbaşkanını halkın hala sevdiğini bu derneğin ortaya koyduğunu” vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Allah bu milletin başına ismi ne olursa tertemiz bir evladının gelme durumunda ona karşı husumet besleyenlerin ne zayıf ve güçsüz olduğunu, milletin de bu konuda en doğrusunu ne kadar güzel yaptığını gösteriyor. Turgut Özal'ın üniversitesi kuruldu, havaalanı da olur, olmaz, ama bilin ki onun yaptıklarını yıllar sonra bile hayırla yad edip konuşabiliyorsak, inşallah onun defteri kapanmadan sevaplar hanesi yazmaya devam ediyordur.”
“ESENBOĞA'NIN ADININ TURGUT ÖZAL OLARAK DEĞİŞTİRİLME İSTEĞİ”
Başbakan Yardımcısı Arınç, Dernek tarafından Turgut Özal'ın adını taşıyan bir üniversite kurulması için başvuruda bulunulduğunu anımsatarak, üniversitenin kuruluş sürecini şöyle anlattı:
“Bu çok heyecan verici bir şeydi. Çünkü Türkiye'de bütün illerimiz artık üniversiteye kavuştu, pek çok vakıf üniversiteler kuruldu ve bu büyük insanın ismini taşıyan bir üniversiteye sahip olmamak gerçekten büyük bir eksiklikti. Çünkü bu düşüncelerin yaşaması Türkiye için belki iyi insanların yetişmesi ve fikir, düşünce ve hamlenin aksiyon halinde olması ancak üniversite ile mümkün. Arkadaşlarımız bu projeyi büyük bir heyecanla yürüttüler, kendilerine her sahada yardımcı olanlar vardı ve çok şükür bu yıl Meclis'in büyük ittifakıyla Haziran ayında da üniversitenin kuruluşu gerçekleştirildi.'
Arınç, üniversitenin çok güzel, çok faydalı ve çok hayırlı bir düşünce olduğunu ifade ederek, Turgut Özal Üniversitesinin gelecek yıl öğrenci almaya başladıktan sonra Türkiye'de en nitelikli, en kaliteli eğitim veren, neredeyse parmakla gösterilen üniversitelerden biri olacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, derneğin Ankara Esenboğa Havalimanı'nın isminin “Turgut Özal Havalimanı” olarak değiştirilmesini gündemine aldığını belirterek, “Olur mu, olmaz mı bilemem ama üzerinde duracağız ve çalışacağız” dedi.
Türkiye'ye giriş çıkış kapısı olan, her gün her yerde zikredilen bir yere verilmiş olmasının çok mütevazi ve masum bir istek olduğunu ve bu konunun üniversite çalışmaları nedeniyle biraz arkada kaldığını kaydeden Arınç, “Belki ona kadir şinaslık göstermek için böyle bir havaalanın isminin Ankara Turgut Özal Havaalanı olarak değiştirilmesi faydalı olabilecektir diye düşünüyorum” diye konuştu.