Amerikan Newsweek dergisi bu hafta yayımladığı "Türklerin zaferi" başlıklı makalede, "Ortadoğu’da yaşadığımız talihsizliklerin sürpriz kazançlısı Türkiye oldu" ifadesini kullandı.
Amerikan Newsweek dergisi bu hafta "Türklerin zaferi" başlıklı bir makalede Türkiye'nin yeni dış politikasını değerlendirdi.
Owen Matthews ve Christopher Dicket imzasıyla yayımlanan yazıda, "Ortadoğu’da yaşadığımız talihsizliklerin sürpriz kazançlısı Türkiye oldu" ifadesi kullanıldı.
ABD ve Batı’nın Ortadoğu’da on yıllardır yaptığı hataların Türkiye’yi bölgesel güç olarak yükselltiği savunuldu. Yazıda, siyasi nüfuz anlamında Türkiye’nin bölgede rakibi olmadığı vurgulanıyor.
ABD’nin 2003’teki Irak işgaliyle bölgeye istikrar getirme girişiminin tam ters bir sonuç doğurduğu ve ‘komşularla sıfır sorun’ politikası izleyen Türkiye’nin bu savaştan siyaseten kazançlı çıktığı ifade edien yazıda yer alan ifadeler şöyle:
“I. Dünya Savaşı’nı 'savaşlar dönemini bitirecek son savaş’ olarak görme eğilimindeki zamanın siyasetçileri Osmanlı İmparatoruğu’nu parçalayarak aslında ‘barışı bitirecek son barış’ı yarattı. Nitekim o son barışı, bölgede sonu gelmeyen sömürgeci kötü yönetimler, darbeler, ihtilaller ve cihatçı şiddet izledi. Bölgeye düzen getirme iddiasıyla ABD liderliğindeki ittifakın Irak’ı 2003’te işgal etmesi Irak’ta bir güç boşluğu yarattı ve onu tüm bölge için bir istikrarsızlık kaynağı haline getirdi.
Osmanlı’nın koltuğuna oturan Türkiye ise kargaşanın dışında durmak için elinden geleni yaptı; hatta 2003 işgalinde ABD güçlerinin kendi topraklarından geçmesine bile izin vermedi. Buna rağmen, bugün bakıldığında savaştan kazançlı çıkan taraf, pek çok gözlemcinin düşündüğünün tersine, İran değil Türkiye oldu.
TÜRKİYE’NİN BÖLGEDE RAKİBİ YOK
Amerikan firmaları umutsuzca kenarda beklerken Türkiye, Irak’ın en büyük ticaret ortağı olmak için İran’la yarışıyor. Bölgesel etki anlamındaysa Türkiye’nin rakibi yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uzun zamandır Amerika’nın kontrolü altındaki bir coğrafyada Türkiye’nin bağımsız siyasetini geliştirmek için çalışıyor. Önümüzdeki hafta Başkan Obama’yla görüşmek üzere Washington’a uçacak. Ancak sadece birkaç hafta önce Tahran’da İran Cumhurbaşkanı ve “iyi dostu” Mahmud Ahmedinejad ile omuz omuza poz verdi, İran’ın nükleer programını savundu.
BATI KURUMLARINDAN NEFRET HAVASI
İsrail’le ilişkilerin zedelenmesi ve Sudan Başkanı Ömer El Beşir’in soykırım suçu işlemiş olamayacağı iddiası gibi Batı’yı rahatsız eden gelişmelerin dışında, Washington’ı belki en çok rahatsız eden konu, Ankara’nın yeni siyasi tavrını, pratikte ulusal çıkarları savunma kaygısından daha çok gizlenmiş bir İslami ideolojinin belirliyor olması ihtimali. Erdoğan dinle siyaseti birbiriyle karıştırmadıklarını ısrarla söylese de, iktidardaki AKP Türkiye’nin laik sistemini tehdit ettiği gerekçesiyle yüksek mahkemelerde sık sık suçlandı.
Aynı paralelde, son beş yılda Avrupa’ya yönelik bir soğuma ve Batı kurumlarına karşı nefret havası yaratıldı. Ve hükümetteki hiç kimse, Amerika karşıtlığının hızla artmasını önlemeye yönelik bir girişimde bulunmuyor.
TÜRKİYE, KIYMETLİ BİR ORTAK OLDU
Öte yandan Türkler’in, onların çıkarlarını düşünmeyen Batı’ya karşı hissiyatları mazur görülebilir. ABD, Soğuk Savaş sırasında Kremlin’i bölgeden uzak tutmak için İran şahı gibi Batı yanlısı despotları, sivillerden yönetimi üç kere zorla devralan Türkiye’deki generalleri destekledi. Sonuç Amerika için felaket oldu. Çünkü kendi halkı tarafından bile sevilmeyen güvenilmez müttefikler yaratıldı. 2003’te Bush yönetiminin Irak işgali için Türkiye topraklarını kullanma amacıyla Ankara’ya yoğun baskı yapması anti-Amerikan nefreti doruğa ulaştırdı.
O gün belki Türkiye’nin ABD’yle ilişkilerinin tabana vurduğu gündü. Ama aynı zamanda, Türkiye’nin ekonomik toparlanma, bölgesel güç olma ve ABD’yle farklı bir ilişki kurma döneminin de başlangıcı oldu. Gerçekten de Türkiye’nin bölgedeki yeni duruşu, ülkeyi her isteneni yapan bir araçtan ziyade Washington için çok daha kıymetli bir ortağa dönüştürebilir.
TÜRKİYE'NİN İMPARATORLUK GÜCÜNÜ TESİS ETMESİ İMKANSIZ
Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalandığı günden bu yana dünya kökten değişti ve Türkiye’nin yaklaşık 350 yıl süren imparatorluk gücünü yeniden tesis etmesi imkansız. Ancak dünya, 60 yıldır süren bu “barışı yokeden ‘barış’ dönemi”ni sonlandırma yönünde adım atmaya çalışırken, hiçbir ülke dağılan parçaları yerine yerleştirme konusunda Türkiye’den daha iyi durumda değil.