Bu sıralar, Ankara'da pek çok vatandaş ilginç tebligatlarla karşılaşıyor. Gönderinin sahibi Maliye veya Sosyal Güvenlik Kurumu değil. Bu kez belediyeler. İstedikleri çok açık:
"Asfalt parası!"
Esasen kentlerde yaşayanların, ortak hizmetlere katılması kadar doğru bir şey olamaz. Kent bilinci hem yerel yönetimlerde olup bitene hem de çevreye duyarlılık gerektiriyor. Yıllardır o şehirde, o semtte oturup belediye meclislerindeki kararları, ihaleleri, borç -alacak dengesini merak edip, araştırmayanların şikâyet hakkı yoktur. Kaldı ki Belediye Gelirleri Yasası da çok açık. Yol ve kanalizasyon katılım payı tahsiline imkân veriyor. Binaların, Emlak Vergisi değeri üzerinden 4 yılda bir ve 4 eşit taksitte, "pay alınabiliyor." Hizmete katılım bedeli tahsilinde işin bitim tarihi esas kabul ediliyor. İşte bu nedenle, 31/12/2008'de yapıldığı iddia edilen asfaltlama gerekçe gösterilerek binlerce vatandaşa "ödeme emirleri" gönderiliyor. Bu tebligatların tuhaf tarafı ise "zamanlaması!" Yani, Aralık 2008'de tamamlanan asfalt işi için Temmuz 2011 itibariyle tahakkuk (borç çıkarma) belgesi hazırlanıyor. Ve tebligat Mart 2012'de yapılıyor. Bir başka ifade ile asfalt 4 yıl önce atılıyor. Borç, 2.5 yıl sonra hesaplanıyor. Katılım payı ödenmesine ilişkin yazılar ise 3 yıl 3 ay sonra mükellefe iletiliyor. Haliyle de "tepki" çekiyor.
Oysa olması gereken belli. Hizmetten kim yararlanıyor? Tabii ki araç sahipleri. Kabul ediyorum, motorlu taşıtlar üzerindeki vergi ve benzeri yükler çok fazla. Ama "asfalt vergisi", yolu kullanan araç sahiplerinden tahsil edilmeli. Sinirleri bozmayacak bir miktar, Motorlu Taşıtlar Vergisi içinde toplanıp, belediyelere dağıtılabilir. Yoksa bugünkü sistemle kulakları çınlamayan belediye başkanı kalmayacak gibi.