MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulunuyor.
İşte Bahçeli'nin açıklamasından satırbaşları:
Hükümetin protokoller için Türk milletinin rızasını almadığı ortadadır. Azerbaycan’ın da açıkça kandırıldığı ortaya çıkmıştır.
Azeri vatandaşlarımızda tepkilerin hat safhaya ulaştığı görülmektedir. Milletimizin bayrak konusundaki hassasiyeti ortadayken, özellikle medyaya yansıyan şekliyle, Bakü’deki şehitlikte bulunan Türk bayraklarının kaldırıldığına dair haberler Anadolu Türklüğünü derinden sarsmıştır.
Buradan seslenmek istiyorum, hükümetin tavrı sizleri de öfkelendirmiş olabilir. Bu konuda göstereceğini tepkilerin Türk milletine saygı şarttır. Bu şekilde bir tepki şekli ve bu itici tavır, iki kardeşin arasını açmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürecektir.
AZERBAYCAN'DAN HATASINI TELAFİ ETMESİNİ BEKLİYORUM
AKP davranışı, Türk milletinin tamamının iradesini yansıtmaz. Bu hükümet ve bu ilkesiz kadrolar belki bugün vardır, ama yarın olmayacaktır. Onların yapacakları yanlışlar milletimizin gelecekteki ilişkilerini bozmamalıdır. Türk milleti, Azerbaycan Türklüğü’nün yanındadır. Ecdadımızın yadigarı olan al bayrağımızın hatıralarına saygı gösterilmesi gerekmektedir.
Bu konuda yaşanan haklı öfkenin, bizi inciten davranışlardan uzak durulacağına inanıyorum.
Azerbaycan Türklüğünden, başta Aliyev olmak üzere, bu vahim hatayı derhal telafi etmelerini bekliyorum. Ay yıldızımızla, Azerbaycan bayrağı sonsuza kadar dalgalanmalıdır. Unutmasınlar ki Türklüğün müşterek sorunları tam bir dayanışma ile MHP’nin iktidarında çözülecek ve geride kalacak tüm yanlışlar telafi edilecektir.
Başbakan Erdoğan’ın ağzından, Alparslan Türkeş’in, 1993’teki Ermenistan girişimleri bizlere hatırlatılmak istenmiştir. Merhum başkanımızın, başlattığı girişimle ilgili olarak gerekli açıklamaları, sayın Tuğrul Türkeş yapmıştır. O günlerde yapılmak istenen ile bugün karşımıza çıkarılmak istenenin aynı olmadığı, yol ve yöntemlerin ayrı olduğu ortaya çıkmıştır.
MHP her türlü milli meselede, milletinin yararına yarınına uygun olmak koşuluyla destek vermeye hazırdır. Ancak bugün dayatmalarla ilerleyen tünelde yer almamaız asla düşünülemez. Başbakan Erdoğan’ın girdiği yanlış yolda, merhum Türkeş beyin fikirlerine sığınmış olması ve onu örnek alması umut verici olmuştur. Bu yolla girdiği yanlışları fark ederek, gerçek bir devlet adamının onurlu mücadelesini ders alma imkanı bulabilir.
ERDOĞAN TÜRKEŞ'İ İZLESİN
Başbakan Erdoğan’ın, Türkeş’i okumasında izlemesinde yarar vardır. Bu bizi ancak mutlu eder. Madem ki Türkeş bey’in yaptıklarını rehber ediniyorsa, Başbakan Erdoğan’a hidayete erme noktasında, millet milliyetçilik onurlu duruş ve Türklük konusunda da takipçisi olmasını temenni ederiz. Bu konuda samimiyse, Türkeş’in Meclis’te 1994’te yaptığı şu sözlerini de milletimizi etnik kimliklere bölmeye çalışan karanlık vicdanını aydınlatması için hatırlatıyoruz. Türkeş şöyle diyor:
“Burası Türkiye’dir. Bu kutsal vatanın adı Türkiye’dir. Yaşayan herkesin ailesi sülalesi etnik kökeni ne olursa olsun müşterek adı Türk’tür”
Yaklaşık 25 yıldır kanlı eylemleriyle ülkemizin gündemi haline gelen PKK’nın bir amaç değil araç olduğu bilinmektedir. PKK’nın Türkiye üzerindeki emelleri olan her devletin kullandığı, uluslarüstü bir pazarlık konusu olarak şiddete başvurduğu ortadadır. Teröristlerin imhası yıllardır en üst seviyede sürdürülmüştür. Bu uğurda çok sayıda şehit verilmiş, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Burada sizlere geride kalan yılların acı bilançosunu tekrarlayacak değilim. Ancak yıllardır süren bu eylemlerin arkasındaki stratejik eylemleri küresel aktörlerini tarihsel emellerini dikkate almadan yapılacak değerlendirmelerin asla doğru olmayacağını düşünüyorum.
Yalnızca son 20 yılın Irak coğrafyasındaki gelişmelere baktığınızda, PKK terörünün arkasında, Türkiye ile hesabı olanların isimlerini görmek mümkündür. Devletin resmi makamlarını zaman zaman bunları dile getirdiği bilinmektedir. Ne var ki Türkiye PKK’nın ve bölücülüğün arkasındaki aktörleri görmesine rağmen sadece sızlanmakla yetinmiştir.
Örgüte verilen gizli ve açık desteği muhatapların yüzüne çarpmaktan kaçınmıştır. Özellikle ABD’nin son 20 yılda komşumuz Irak’a yönelik iki ayrı savaşının siyasi sonuçlarını yorumladığımızda, karşımızda yıllardır Türkiye’yi bir kıvama getirmek için bulunan bölücülük karşımıza çıkmaktadır.
TAMAMINDAN AKP SORUMLU DEĞİLDİR
Gerilere gitmeden daha geçtiğimiz ay, Türkiye’nin terörle mücadelesinde görev yapan emekli bir zevatın, ABD’nin PKK’ya yardım ettiği açıklamaları bilinmektedir. Devlet arşivi, PKK ile Avrupa, PKK ile ABD arasındaki ilişkiyi doğrulayacak belgelerle doludur.
Kuzey Irak’taki fiili Kürt devleti incelendiğinde, AKP’nin içine düştüğü sarmak doğru okunduğunda, Başbakan’ın büyük Ortadoğu yıkım projesi analiz edildiğinde, bu son gelişmelerin milletimizi tam bir yıkıma sürüklediği anlaşılacaktır.
KOŞULLAR BELLİDİR
Kırmızı çizgiler kavramı, hükümet tarafından defalarca dile getirilmiştir
Türkiye’nin kırmızı çizgileri tamamen silinmiştir. Türkiye geri bıraktığımız yıllar içinde süreci yönlendirmekten uzak kalmış, başa geçirilen çuvalların korkusu hükümeti dayatmalara teslim olmaya itmiştir.
MHP yıllardan beri milletimizin huzuruna musallat olan PKK terör örgütü ile anlayacakları yöntemle mücadeleyi savunmuştur. Yıllardır ülkemizi yoran ve acı çektiren terör örgütünün sona erdirilmesinin koşulları bellidir.
Böylesi bir tam tespit almanın hiçbir pazarlığa tabi tutulmaması, başkalarının iznine tabi olmaması şarttır. Dün ülkemize sınırdan giren teröristlerin çaresiz ve aldatılmış olmaları mümkün değildir.oysa bugün AKP’nin kandil kadrolarıyla girdiği pazarlığın verdiği küstahlık bu rezalette ortaya çıkmıştır.
Sözde marşlarla, sevinç çığlıklarıyla yapılanlar AKP’nin esiridir. Alkışlarla karşılananlar Mekke’den dönen hacı kafilesi değildir yada alın terleriyle ekmeklerini kazanmak için gittikleri gurbetten kesin dönüş yapan gurbetçilerde değildir. Milletini yabancı coğrafyalarda gururla temsil eden Mehmetçikler de değildir.
Bunlar elinde bebeklerin, anaların, kadınların, şehitlerin kanı olan, silahlarına masum binlerce insanın kanı bulaşmış hain teröristlerdir.
Hükümetin açılım adını verdiği rezalete hala kulak verenlere soruyorum. Son ihanet tablosunda silahı kimin bıraktığını anlayanınız var mıdır?
Dün yaptıkları katliamları yarın yapmayacaklarına dair bir işaret var mıdır?
PKK Türkiye’ye değil, AKP PKK’ya teslim olmuştur, durum bundan ibarettir. Yıllardır AKP’yle birlikte sayısız illete şahit olmuş bu millet, açılım adı altında yürütülen milli haysiyeti düştüğü seviyeyi de görmek zorunda kalmıştır.
AKP’yi tanıyanlar için bu gelişme beklenen bir sondur ve işaretleri 2 yıl önce alınmıştır. Dağlıca saldırısının ardından, Irak’a kaçırılan 8 mehmetçiğin geri alınmasında o
AÇILIM SEVDALISI
Elbette terör son bulmalıdır. Bunun aksini söylemek mümkün değildir. ancak eline silah alarak ülkemizi bölmek için dağa çıkmış teröristlerin bütün talepleriyle onlara kucak açmak
Böyle bir mantıkla Çanakkale savunulamazdı. Bugüne kadar sorunlarını çözmek adına onları yok sayan ve teslim olan hiçbir ülkenin ayakta kaldığı
PKK’nın ve uzantılarının tüm tasavvurları
Bütün istekleri başbakan tarafından dile getirilmektedir. Sonuçta böyle olacak idiyse, 1984 yılında ne ordu sevk etmeye lüzum vardı ne de Mehmetçiğin korucuların yıllardır süren mücadelesine.
Ne isteniyorsa verirdiniz, ne yapmayı arzu ediyorlarsa el sıkışırdınız. Böylece 25 yıllık kayıplarımız da olmazdı.
Bugün gelinen aşamada Türkiye’nin bölünmesi için PKK’ya gerek kalmamıştır.
Başbakan bu projeyi okyanus ötesinden almıştır ve ayrıntıları görüşmek üzere de 29 Ekim’de başaktörle buluşacaktır. Başbakan Erdoğan, bölücülüğün yeni liderliğine soyunmuştur. Bu konuda İmralı canisiyle rekabet ve işbirliği başlatmıştır.
Başbakan’ın sebeplendiği bu yıkım projesi, İmralı canisinin, kandil’deki kadroların Türkiye’ye kefen biçme projesidir. Teröristlere örtülü siyasi af çıkarılacak, Türkiye’deki etnik bölücülerin taleplerini karşılayacak, askeri operasyonlar asgari düzeyde tutulacak ve PKK’lı teröristler dağdan indirilecektir.