Başbakan Yıldırım, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası 4. İyilik Ödülleri töreninde konuştu. Konuşmasında ödül alacak kişilerin karşılık beklemeden güzel işlere imza attıklarını kaydeden Yıldırım, “İyiliği insan olmanın şuuruyla yaptılar. Çünkü, insanın fıtratında sevgi vardır, merhamet vardır. Kötülükler insanın özünden, yaradılış gayesinden uzaklaşması ve sırat-i müstakimi kaybetmesi neticesinde ortaya çıkıyor. Bugün dünyada kötülüğün hüküm sürdüğü her yerde bu hakikati görüyoruz. Görünen sebep ne olursa olsun, aslında dünyadaki bütün mücadeleler iyilikle kötülük arasındadır. Allah bizleri istikametini kaybedenlerden ve insanlığına yabancılaşanlardan eylemesin. Unutmayalım ki; iyi insanların sevgisi ve merhameti olmasa ne bu toplum nede insanlık ayakta durabilir. Dünya, iyilerin yüzü suyu hürmetine ayaktadır. Ancak, bugün iyilerin sesini bastıran bir anlayış gittikçe dünyada hakim oluyor. Bizim bu anlayışa esastan itirazımız var. Biz, insanın haysiyetini her şeyden daha önemli görüyoruz. Halka hizmeti, hakka hizmet olarak biliyor ve vatandaşlarımıza hizmet etmekten gurur duyuyoruz. Bizim hayat felsefemiz, iyi ve doğru alışkanlıkları, ahlakı önemseyen kötülükten fenalıktan zulümden uzak durmayı ilke edinen bir anlayıştır. Bu anlayışta zengin fakirden, beyaz siyahtan, şehirli köylüden, erkek kadından daha üstün değildir. Birisinin başına gelen kötü bir hadiseye sevinmek insanlıktan nasibini almamaktır. Değil bir insanın bir canlının ölümüne bile sevinmek ilkel kalmış ruhun tezahürüdür. Böyle bir davranışın bizim inancımızda yeri yoktur. Peygamberimizin, ‘kardeşinin uğradığı felaketi sevinçle karşılama. Allah onu rahmetiyle o felaketten kurtarır da seni de derde uğratır’ diye buyuruyor. Yüreği burkulan ailelere sabır ve başsağlığı dilemeyi beceremeyenler hiç değilse susmalıdır” diye konuştu.
“Dinimizle ilgili yalan yanlış konuşan, milleti inancımızdan soğutmaya çalışanlara geçit vermemek, nasıl Diyanet İşleri Başkanlığının asli göreviyse, gönül gözünü kapatmayan, ruhunu karartmayan nesillerin yetişmesinde, mukaddes dinimiz İslam’ın doğru anlaşılmasında, doğru anlatılmasında da Diyanet İşleri Başkanlığının büyük görev ve sorumlulukları vardır” diyen Yıldırım, “Bizim inancımızda kula kulluk yoktur. Ellerindeki nimetlerin Allah’tan emanet olduğunu bilen insanlar, bu imkanları ihtiyaç sahipleriyle, güçsüz olanlarla paylaşır. Böylece hakkın rızasını da kazanmayı murat ederler. İyilikle, hayırseverlikle dünyaya ün salan bir neslin evlatlarıyız. Ülkemiz gönül sahibi, merhametli, müşfik insanların yurdudur. Sadece iyilik yapmak ve eldeki imkanları paylaşmak için binlerce vakfımız ve derneğimiz var. Bu kuruluşlarımız sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde yardım faaliyeti yapıyor. TİKA, Yunus Emre Vakfı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Kızılay, AFAD ve benzeri kurumlarımız dünyanın her yerinde Türkiye’nin iyilik elçileri olarak görev ifa ediyor. Yeryüzünün her köşesinde ihtiyacı olana el uzatıyoruz. Suriye’de yaşanan iç savaş sebebiyle yerlerini terk etmek zorunda kalan 3,5 milyon kardeşimize 7 yıldır ev sahipliği yapıyoruz. Bugün Türkiye insani yardımlarda en cömert ülke unvanına sahiptir. 2015 yılında dünya genelinde ihtiyaç sahiplerine, mazlumlara 3,9 milyar dolar yardım yapan bir Türkiye var. 2016 yılında bu yardımlar 6,5 milyar dolara ulaştı. 2017’nin ilk verilerine göre Türkiye 8 milyar dolara yaklaşan resmi kalkınma yardımı ile pek çok ülkeyi geride bırakmıştır. Biz millet olarak daima darda olanın imdadına koştuk. Bu tarihte de böyleydi, bugün de böyle. Bizim kültürümüzde, değerlerimizde bencillik yok” dedi.
Türkiye Diyanet Vakfının bugüne kadar yaptığı hizmetlere de değinen Yıldırım, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Vakfın, hayır ve iyilik için çalışan bin şubesi var. Dünyanın 140 ülkesinde din, dil, ırk ayrımı yapmadan iyilik faaliyetlerini aralıksız sürdürüyor. 14 ülkede 23 eğitim kurumu ile 8 binin üzerinde öğrenciye eğitim imkanı sağlanıyor. Sınırları aşan destekler sayesinde mazlum coğrafyaların yaraları sarılıyor. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı yardımlarıyla bayramın bütün gönüllerde yaşanması için gayret gösteriliyor. Suriye’ye, Arakan’a yardım kampanyaları düzenliyor. Arakan’da 17 farklı bölgede yardım dağıtımı yapılıyor. Suriye’ye yardım kampanyası çerçevesinde 187 milyon yardım gönderildi. Bu yardımlarda bin 550 tır yardım malzemesi bölgeye ulaştı. Bazıları bölgeye tırlar dolusu silah gönderirken, Türkiye bölgeye tırlar dolusu yardım malzemesi gönderiyor. Bizim farkımız bu. Bölgede savaştan zarar gören 110 caminin tadilatı gerçekleştirildi. Bugüne kadar 47 ülkeye bir milyonun üzerinde Kuran-ı Kerim dağıtımı yapıldı. 205 bin Kur’an’ın baskı ve dağıtımı da devam ediyor. Bazı ülkelerde susuzluk hayatı tehdit eder boyuta ulaşmış durumda. Türkiye Diyanet Vakfı, susuzluk çeken coğrafyaların da imdadına koşuyor. Bugüne kadar 8 ülkede 66 su kuyusu açtı. Yapımı devam eden, başlanacak olanlarla birlikte 132 su kuyusu insanlara su temin edecek. Türkiye Diyanet Vakfı ihtiyaç duyulan yerlerde ibadethane, cami de inşa ediyor. Geçmişte şehirlerimizde yakın tarihte camilerimiz alçak terör örgütlerince yıkılmış, tahrip edilmiş ve kullanılamaz hale gelmişti. Vakfımız, Doğu ve Güneydoğu’da terörden zarar gören 127 caminin bakımı ve onarımını gerçekleştirdi, tekrar ibadete açılmasını sağladı.”