Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, şu ifadeleri kullandı:
"Bismillahirrahmanirrahim..
Değerli katılımcılar; hepinizi Allah'ın selamıyla, hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Bizleri bir Ramazan'a daha ulaştıran Rabbimize hamd-ü senalar olsun.
Konuşmamın hemen başında sizlerin ve tüm İslam aleminin Ramazan ayını, idrak edeceğimiz kadir gecesini ve bayramınızı tebrik ediyor,
Esaret altında, her türlü zulümle ezilen kardeşlerimizin kurtulmasını, istilâya uğramış, işgal edilmiş İslâm ülkelerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarını Ramazan hürmetine Cenâb-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Hepimizin bildiği gibi, Ramazan ayının son Cuma günü Kudüs günüdür.
Bundan 40 Yıl önce İmam Humeyni büyük bir öngörü ile Müslümanların etrafında birleşecekleri bir hedefi göstererek Kudüs Gününü ilan etti.
O gün bu gün Kudüs Günü etkinlikleri devam ediyor.
Ramazan, Cuma ve Kudüs... Her biri bizler için birbirinden kutsaldır.
Cuma gününe, Ramazan ayına ve Kudüs şehrine selam olsun!
Filistinli kardeşlerimize ve tüm İslam âlemine selam olsun!
Gerçekleştirmiş olduğumuz bu toplantının Kudüs'ün ve Filistin’in bağımsızlığına ve özgürlüğüne, Müslümanların birlik ve beraberliğinin pekişmesine, Siyonistlerin planlarının boşa çıkarılmasına vesile olmasını temenni ediyorum.
Bir zamanlar Kudüs
Hakk'ı üstün tutan anlayış hâkim olduğu sürece hangi inanca mensup olursa olsun insanlar Kudüs'te bir arada ve huzur içinde yaşamışlardı.
O dönemde bütün insanların temel insan hakları teminat altındaydı. Filistin'de adalet, refah ve huzur vardı.
Bir zamanlar Yahudi’siyle, Hristiyan’ıyla, Müslümanıyla Kudüs'te barış ve hoşgörü hâkimdi.
Kudüs Müslümanlar tarafından fethettiğinde tüm şehir halkının canlarını ve mallarını güvence altına alınmıştı.
Selahaddin Eyyubi'nin temelini attığı barış ruhu, Kudüs'e yüzlerce yıl hâkim oldu.
Haçlıların yaptıklarının aksine Selahaddin Eyyubi, kim olursa olsun tek bir Hristiyan'ı dahi rahatsız etmemiş, Kutsal Kabir Kilisesi'nin yıkılması isteğini reddetmiş, binlerce Hristiyan'ın kentten fidye ödemeden ayrılmasına izin vermiş ve Hristiyan kadınlara ve yetimlere hediyeler verdirmiştir.
Osmanlı Devleti hâkimiyeti boyunca da Kudüs, tüm dinlerin özgürce yaşam sürdüğü bir barış kenti kimliği olma vasfını korumuştur.
Ne zaman ki Kudüs farklı zihniyetlerin, işgalci Siyonistlerin eline geçti huzurun yerini kargaşa, adaletin yerini zulüm aldı.
1948'ten bugüne ise Kudüs, kan, zulüm ve gözyaşının her geçen gün daha da arttığı bir şehir haline geldi.
Siyonistler Bu Cesareti Müslümanların Dağınıklığından Alıyor
Maalesef her Ramazan olduğu gibi bu yıl da İşgalci İsrail, Filistin topraklarına insanlık dışı saldırılarda bulunmaktadır.
Adım adım planlarını yürüten, her geçen gün Filistinli kardeşlerimizi topraklarından uzaklaştıran, 3 çeyrek asırdır oluk oluk kan ve gözyaşı akıtan İsrail, pervasızlığına devam etmektedir.
Tüm insanlık ve özellikle İslam âlemi ise, Filistin konusunda uzunca bir süredir tarih ve vicdanlar huzurunda geçtikleri bu büyük sınavdan ne yazık ki sınıfta kalmaktadır.
İsrail'in bu vahşetinden daha can acıtıcı olan ise Müslümanların bir araya gelip, bu pervasızlıklara dur diyememesidir!
Üzülerek, canım yanarak ifade ediyorum ki; siyonistler ve işgalciler bu cesareti biz Müslümanların dağınıklığından ve bir araya gelememesinden alıyor.
Hâlbuki Kudüs ve Filistin, tarih boyunca Müslüman topluluklar arasında hiçbir ihtilafa düşülmeden ortak bir noktada buluştuğumuz bir konu başlığı olarak ayrı bir öneme sahiptir.
Şimdi bu anlayışla yeniden derlenme ve toparlanma zamanıdır.
Bir şeylere başlayacaksak, birlik ve beraberliğimiz için ortak bir yer belirleyeceksek; işte bunun adı da yeri de Kudüs'tür.
"Müslümanım" diyen her insanın yüreğinin Kudüs ve Mescid-i Aksa için atması gerekir ve şimdi zaman, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya ve bir bütün olarak Filistin’e sahip çıkma zamanıdır. Daha fazla geç kalamayız!
Kudüs’ü kurtarmak için Siyonizmin baş aktörü İsrail’in fitne zulümlerine karşı mücadele etmek hepimizin borcudur.
Erbakan Hoca ve Kudüs
Kudüs deyince, Filistin'den bahsedilince rahmetli Erbakan Hocamızı anmamak mümkün müdür?
Ömrünü tüm insanlığa saadet, huzur, adalet ve barış getirmek için adeta vakfeden Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan deyince akla ilk gelen de kuşkusuz ki Kudüs davasıdır.
Rahmetli Hocamız, eline ne zaman en ufak bir imkân geçse bunu Kudüs'ün bağımsızlığı için harcamıştır. Ömrü boyunca Kudüs'e ve Filistin'e sahip çıkmıştır.
Sadece sözün yeterli olmadığını, somut adımların atılması gerektiğinin altını her fırsatta çizmiştir.
Filistin ve Kudüs konusunda bizi her zaman şu tarihi sözleriyle uyarmıştır:
"Görevi layıkıyla yapmak başka bir şeydir. Bir şey yapıyormuş gibi lafla geçiştirmek başka bir şeydir. Laf yetmez, hareket, aksiyon ve çözüm gerekir.”
Evet, artık sözün tükendiği günlerdeyiz. Kudüs'e sahip çıkmak, Filistinli kardeşlerimizin yanında saf tutmak ve bunları sadece lafla değil, icraata dökmek hepimizin en asli görevidir.
Zaman, bir an evvel görevimizi layıkıyla yerine getirme, aksiyon alma, harekete geçme ve çözüm bulma zamanıdır.
Kudüs'e Sahip Çıkmak En Önemli Vazifemizdir
Kudüs, şehirlerin anasıdır!
Kudüs, bizim ilk kıblemizdir!
Kudüs, bizim onurumuzdur, namusumuz ve izzetimizdir!
Bu nedenle; dün olduğu gibi bugün ve yarın da tüm Müslüman toplum ve toplulukların Mescid-i Aksa'ya , Kudüs'e, Gazze'ye ve Filistin'e sahip çıkması en önemli gündemlerinin başında gelmelidir.
Kudüs'ü, ırkçı ve saldırgan Siyonist işgalden kurtarıp barış diyarı haline getirme, her insanın ve toplumun görevidir.
Kudüs barış yurdu olmadan Ortadoğu, İslam âlemi ve bütün dünyanın huzur bulması mümkün değildir.
Müslüman topraklarında İsrail’in yeri olamaz.
İsrail’in İslam Âleminin ortasında bir çıbanbaşı olmaktan dışarı çıkarılması lazım.
İsrail ancak güçten anlar.
Kudüs'ün, Gazze'nin ve Filistin'in işgalci - ırkçı emperyalist siyonistlerden tamamen temizlenmesi ve yeniden beşeriyetin beşiği, huzur ve barış yurdu olmasını temin etmek en kutsal vazifelerimizdendir.
Özgürlük bayrağını Kudüs'ün semasında ve Mescid-i Aksa'nın üzerinde dalgalandırmak hepimizin en asli görevidir.
Hepimizin kalbi Kudüs ve Filistin için atmaktadır ve atmalıdır. Zaman süslü laflar değil icraat zamanıdır! Irkçı emperyalizm laftan değil güçten anlar! Zulüm söz ile değil, güç ile son bulur.
Güç ise ancak ve ancak Müslümanların devlet düzeyinde birliği ve beraberliği ile mümkün olur. Bunun için Allah’ı, kitabı, peygamberi, kıblesi bir olan her topluluğun ve devletin bir araya gelmesi hem imani, hem insani, hem de tarihi bir vecibedir.
Ve bu nedenle önce biz Müslümanlar bir araya gelmeliyiz ki; Kudüs’ü ajandamızın başına koyalım.
“Mazlumlar Ayağa Kalkmadıkça Zalimler Diz Çökmez!"
Değerli kardeşlerim; bugün Kudüs'e sahip çıkamazsak yarın diğer İslam beldelerine sahip çıkmamız mümkün olmayacaktır!
Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, Myanmar ve Doğu Türkistan'da yaşananlar ortada!
Hepsinin kurtuluşunun yolu Kudüs'ten geçmektedir. İslam coğrafyasının ve tüm insanlığın huzur, barış ve güvenliğinin anahtarı Kudüs'tür!
Ve bir araya gelerek Siyonistlere, Kudüs'ün İslam diyarı olduğunu bir kez daha haykırmalı, cılız tepkilerle yetinmeden; ortaya koyacağımız icraatlarla da bunu ispat etmeliyiz.
İslam Âleminin iki önemli ülkesi İran ve Türkiye birlikte hareket ederek bu konunun üstesinden gelecektir.
Gelmeleri gerekiyor.
Çünkü Kudüs Özgür olmadıkça genelde İslam Dünyasına, özelde ülkelerimiz Türkiye ve İran’a huzur yok demektir.
Unutmayalım ki; “Mazlumlar ayağa kalkmadıkça zalimler diz çökmez!"
Ve tüm yüreğimizle inanıyor ve biliyoruz ki; Başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti er ya da geç mutlaka kurulacaktır!
"Zulüm ebedi olamaz; kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır."
"Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!"
Kudüs Bizimdir
Yaşasın Dünya Kudüs Günü
Diyor hepinizi Allaha emanet ediyorum.
Es-selamüaleyküm!"
Hibya Haber Ajansı