ANKARA (A.A) - Baykal, Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, teslim olan terör örgütü üyelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu son tablonun hukuk ve siyaset yaşamında çok temel bir kırılmayı temsil ettiğini ifade eden Baykal, Türkiye'nin hukuk düzeninin ağır bir darbe aldığını savundu.
Yaşananların hukuk sisteminde, ceza sisteminde hiçbir suç kapsamı içine sokulamadığını ifade eden Baykal, bunun ibret alınacak bir manzara olduğunu söyledi.
''Savcıların ve hakimlerin, terör sanıklarının, suçluların ayağına taşınmış olmasının örneği görülmez bir tabloyu yaşattığını'' ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Savcılarımızın ve yargıçlarımızın onurları zedelenmiştir. Hukuk sistemimiz katledilmiştir. Göz göre göre siyasi bir talimatla, siyasi bir kararla, siyasi bir tercihle hukuk bur yana bırakılmış, talimat doğrultusunda işlem yapılmıştır. Hukuk, siyasi talimatın emrine sokulmuştur. Böyle bir manzara, bu kadar açık bir hukuk ihlali çok sık rastlanan bir tablo değildir.
Bildiğim kadarıyla Savcılar eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkük'ün ayağına giderek onun ifadelerini almıştı. Şimdi bir de PKK teröristlerinin ifadesini almak için onların ayağına gitmiştir. Olayın hukuki boyutu çok açıktır. Hakimlerin, mahkemenin, savcıların, bu savcılarla birlikte sanıkların ayağına taşınmasının bir başka örneği de yoktur. Bu tabii kararlaştırılan amaca ulaşmak için hangi bedellerin ödeneceği, nelerin göze alındığı konusunda fevkalade aydınlatıcıdır. Türkiye'nin temel hukuk sistemini dahi yok saymayı içine sindirerek bu konuda iktidarın kararlaştırdığı projeyi uygulamakta olduğunu görüyoruz. Ayrıca hukuk sistemimizdeki bu kırılma çok tartışılacaktır ve bunun sorumluluğundan Adalet Bakanının ve Hükümetin 'yargılama sürecine bizim karışmamız doğru olmaz, Anayasamızın 138. maddesi diyerek sıyrılması mümkün değildir. Tam tersine 138. maddenin içeriği ortadan kaldırılmıştır. Bu bir siyasi talimat olmadan gerçekleştirilebilecek bir tablo değildir. Bir adliyenin sanıkların ayağına taşınması, savcıların hakimlerin helikopterle uçurularak onların ayağına götürülmesi bir açık, aleni siyasi müdahaleyi ortaya koymaktadır. Hukuk hayatımız ağır darbe yemiştir. Siyaset hayatımız da ağır bir darbe yemiştir.''
Terörist örgütün bir hukuk ihlali içinde olmadığının ortaya çıkan tabloyla görüldüğünü iddia eden Baykal, ''Yani PKK'lı olmanın bir suç olmadığı, PKK'lı olunabileceği, hukuk sistemimizin PKK'lı olmayı engelleyici bir yanı olmadığı bu tabloyla görülmüştür'' dedi.
Gelenlerin ''pişmanlık ilan etmek, terör örgütünü terk ettik'' diye gelmediklerini ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
''(Terör örgütünü temsille geldik, kurye olarak geldik. Mektup getirdik biz o örgütün parçasıyız) diyorlar ve onlara hiçbir şey yapılmıyor. Yani terör örgütünün üyesi olmak ve örgütü terk etmemek, reddetmemek, örgütün mücadelesini bıraktığını söylememek Ceza Kanunumuzun 221. maddesine nasıl sığdırılıyor. Bunun anlamı bu uygulamaya bakacak olursak PKK artık bir suç örgütü olarak algılanmamaktadır. Eğer terör örgütü suçsa, o örgütün temsilcisi olarak buraya gelenlerin suçlu olması kadar doğal bir şey yoktur. O örgütün kuryeliğini yapanların bir suç faaliyeti içinde olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Şimdi orada suç tespit edilmediğine göre ortaya çıkan manzara; PKK örgütüne üye olmak artık suç değildir. Hukuk nezdinde PKK bu operasyonla aklanmıştır. Bu bir acı tablodur. Bu tabii çok tartışılması gereken bir manzara ortaya koyuyor. Buraya nasıl gelinmiştir? Nasıl bütün devlet teşkilatı, müsteşarlar, genel müdürler, savcılar, vali oraya nasıl gitmişlerdir ve orada bu tablo onların gözü önünde ve onların katkısıyla nasıl gerçekleşmiştir bunun derin bir anlamı vardır.
Siyasi bakımdan o yaşanan tablo bize terörist olarak bilinenlerin siyasal bakımdan kahraman haline dönüşmekte olduğunu göstermiştir. Bu son operasyonla teröristler kahraman olmuşlardır. Bu dönüşüm şaşırtıcı bir dönüşüm değildir, planlanmış olan, öngörülmüş olan bir dönüşümdür. Buraya gelenler çok gösterişli bir biçimde on binlerce insanın, kilometrelerce selamladığı, karşıladığı, kucakladığı bir buluşma içinde Türkiye'ye girmişlerdir. Bu merasimler, sevinç gösterileri öyle anlaşılıyor ki bazı çevreleri rahatsız etmiştir ve şimdi itidal tavsiye etmektedirler. 25 yıl dağda kendi davası için mücadele edip de 25 yıl sonra Türkiye'de böyle karşılanmanın o mücadeleyi verenler açısından sevinç doğurucu bir yanının olmayacağını mı düşünüyorsunuz. Bunun bir bir büyük mutluluk vesilesi olmamasını nasıl düşünebiliyorsunuz. 25 yıl o mücadeleyi vermiş bir örgüt şimdi Türkiye sınırları içine bir kahraman gibi karşılanarak, savcıları, hakimleri ayağına getirerek, suçlu olmadıkları kararını çıkararak, serbest bir şekilde topluma dönüyor olmalarının, bunun sağlanmış olmasını, bu mücadelenin arkasında 25 yıllık terör mücadelesinin yattığı gerçeğini o mücadeleye katkı vermiş olanların bir zafer duygusu yaşamadan nasıl yansıtmaları mümkün olabilir? O nedenle kimse o sevinç gösterilerini yapanları suçlamasın, onlar kendileri açısından hak ettiklerini düşündükleri bir sevinci, bayramı yaşamaktadırlar. Önemli olan o sevincin onlara yaşatılmış olmasıdır. Önemli olan onlara bu zafer duygusunun verilebilmiş olmasıdır. Siz onlara bu zafer duygusunu vereceksiniz ama 'sevinmeyin' diyeceksiniz. Bunun inandırıcı bir tarafı yoktur. Çok acı bir manzara. Tabii terör örgütünün kuryesi, temsilcisi olan kişiler Türkiye sınırları içinde on binlerce insan tarafından selamlanıyor, alkışlanıyor, büyük bir gösteriyle Türkiye'ye dönüyorlar. Sanki İstanbul'un milli mücadele sırasındaki işgaline son veren, beyaz at üstünde Refet Paşa'nın İstanbul'a girişi gibi şimdi PKK'lılar lüks cipleriyle sınıra gelip, otobüslerin üzerinde insanları selamlayarak Türkiye'ye bir zafer dönüşü yapıyorlar. Başbakan da bunu bir sevinç tablosu olarak nitelendiriyor bu aslında bir utanç tablosudur.''
Siyasi açıdan bakıldığında, ortaya çıkan manzaranın teröristlerin kahraman haline dönüştürüldüğü bir manzara olduğunu ifade eden Baykal, bunu ''iktidarın bu süreci getirdiği aşamada ortaya çıkan bir tablo'' olarak nitelendirdi.
''Teröristler kahraman olmuşlardır'' diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Evlatlarını şehit vermiş olan analar babalar, evlatlarının mücadele ettiği teröristlerin şimdi Türkiye'de bir kahraman haline dönüşmekte oluşunu büyük bir acıyla izlemektedirler. Dün bir şehit anasının söylediklerini hiçbirimizin unutması mümkün değildir. Şehit anası diyor ki; (keşke ben çocuğumuz dağa PKK'ya gönderseydim de bugün şehit olacağına bir kahraman gibi Türkiye'ye dönseydi ve gelip benim elimi öpseydi) Olay sadece bir teröristin ya da 4-8 teröristin kahramana dönüşmesi olayı değildir. Türkiye'nin 25 yıllık terörle mücadelesinin ne anlama geldiğinin sorgulanması olayıdır. 25 yıl Türkiye niçin bu mücadeleyi vermiştir? Niçin bu acılar yaşanmıştır, bunun anlamı nedir? Mücadelenin 25. yılında eğer böyle bir tablo ortaya çıkacaksa bu mücadeleyi vermiş olanların ne konumda olduğu elbette sorgulanmalıdır.''