Türkiye adaleti mumla arıyor
Türk siyasi hayatına hızlı bir giriş yapan DSHP Genel Başkanı Hulki Cevizoğlu, parti politikalarını, gelecek planlarını ilk kez Yeniçağ’a anlattı. Cevizoğlu “Kimsenin gidemediği yerlere gideceğiz. Kimsenin dile getiremediği gerçeklerin sıkı savunucusu olacağız” dedi
DSHP Genel Başkanı Hulki Cevizoğlu, arkadaşımız Macit Soydan’a yaptığı açıklamada, “Kimsenin yapamadığını yapacağız. Kimsenin söylemeye cesaret edemediğini de söyleyeceğiz” dedi.
Rahşan Ecevit’in öncülüğünde kurulan DSHP’nin Genel Başkanı, gazeteci ve yazar Hulki Cevizoğlu, DSHP’nin gelecek planlarını ve bundan sonra izleyeceği politikaları Yeniçağ Gazetesi’ne anlattı. Cevizoğlu, Ecevit’lerin Türk siyasal hayatına yıllar önce kazandırdığı fikirler ışığında ve kendi gazetecilik kimliğinden gelen birikimleri de katarak tıkanmış olan siyasete yeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Bir anlamda ulusal politikaları günlük hayatının merkezinde görmek isteyen kitlelere yeni bir alternatif sunmak için çalışmalara başladı. Cevizoğlu’nun deyimiyle DSHP’nin kurulması ve kendisinin genel başkan olması kimilerinin dediği gibi sürpriz, şok gelişme değil. Cevizoğlu, esas bundan sonra yapacaklarının izlenmesi gerektiğini ifade ediyor ve “Kimsenin yapamadığını, kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceğini söyleyeceğiz” diyerek kamuoyunun esas şoklara hazırlanması gerektiğini vurguluyor.
Merkez solda sizin dışınızda başka yeni oluşumlar da var. Mevcut partilere bu oluşumlar da eklenince sol seçmenin oyları bölünür mü? DSHP olarak diğerlerinden farklılığınız nedir?
Şimdi aslında Demokratik Sol Halk Partisi olarak başka partilerle çekişmek değil buranın cazibe merkezi olmasını istiyoruz ve onu savunuyoruz. Öyle de olduğunu görüyoruz daha şimdiden. Türkiye’nin yaklaşık 42 yerinde il örgütümüz hazır. Yani yarın seçim olsa girecek durumdayız. Hatta önümüzdeki bir hafta içinde resmileştireceğiz. Görev dağılımını önümüzdeki hafta sonu yapmayı planlıyoruz. Başka partiler ne yapıyor o bizi fazla ilgilendirmiyor. Biz Türkiye’nin hedeflerine, sorunlarına odaklandık. Hedefimiz bu. DSP için de bu anlamda çok konuşmak istemiyorum.
DSP ve DSHP’nin birbirine yakın amblemlerle seçime girmesi seçmenin kafasında karışıklık yaratmayacak mı?
Seçime girerken iki tane güvercin olacak şeklinde yorumlar yapılıyor. Vatandaş bunun hangisine damga basacak şeklinde sorular soruluyor. Ayrıca karıştırılacağı endişesini de iletiyorlar. Ben de şunu söyledim. Seçimlere tek güvercin girecek, tek amblem olacak.
Çalışanlar yine sokaklara döküldü. Size göre bu eylemlerin altında sosyo-ekonomik sıkıntılar dışında siyasette bir değişim isteği de yatıyor mu?
Kendilerine AKP denmesini istemeyen, Adalet ve Kalkınma Partisi denmesini isteyen bir iktidar var. Ancak Türkiye bugün adaleti mumla arıyor. Kendilerine kalkınma denmesini istiyorlar ancak kalkınmanın bugün esamesi okunmuyor. Bu nedenle işçiler, memurlar sokaklarda. Sayın Başbakan PKK’lı teröristlere gösterdiği hoşgörüyü, oy aldığı bu insanlara göstermiyor. Demokratik haklarını arayan insanlara polisin davranışını görüyoruz. PKK’lılar davulla, zurnayla karşılanırken, çalışanlara aynı hoşgörü gösterilmiyor. Bırakalım onlar da demokratik haklarını davulla, zurnayla arasınlar. Ne var ki bunda? Memurlar neden bu hakları talep ediyorlar ? Ekonomik sıkıntıda oldukları için, çalışma koşulları iyi olmadığı için. Demek ki kalkınma da yok Türkiye’de. Kalkınma olsaydı hiç kimse sokaklarda hakkını aramazdı.
DSHP Ecevit geleneğinden geliyor. Yani Ecevit’in çalışanları koruyan emek politikalarını tabanına yerleştirmiş bir zihniyet. AKP bu zemini yakalayamadı mı sizce?
Adalet ve Kalkınma Partisi, gerçekten kalkınmayı sağlayan bir parti değil. Yandaş iş adamları dışında Türkiye’yi sefalete götüren bir iktidar var. Türkiye’nin gidişatı budur. Bunları zaten gazeteci iken söylüyorduk. Şimdi DSHP’de bunların uygulayıcısı, Atatürk’ün ve Ecevit’in ilkelerinin savunucusu olacağız. Bizim güvercin kanatlarını açmış, iktidara uçuyor diyeceğim klasik olacak ama gerçekten öyle. Yeni bir partiyiz ama kökü çok derinde olan bir partiyiz. Bülent Ecevit’in yıllarca eşi ile birlikte oluşturduğu, savunduğu büyük bir tabanı olan bir parti burası. Bazılarının ortaya çıkıp dernek ve lokal kurar gibi kurduğu bir yer değil, tabanı olan bir partiyiz.
Siyasette yeni bir soluk olarak, kirlenen siyasi üslupta da yeni bir soluk olacak mısınız?
Bizim üslubumuz farklı olacak. Türk haklı bugüne kadar beni ve yaptıklarımı biliyor. Ecevit’in karakterini ve kibarlığını da biliyor.Bizim de yıllardır üslubumuz böyle ve bundan sonra da böyle olacak. Bugüne kadar olduğu gibi hakaret etmeden çok çetin bir muhalefet yapacağız. Hiçbir baskıdan da yılmadan bunu sürdüreceğiz. Biz Türkiye’nin çıkarları ve geleceği için her şeyi deneyeceğiz.
Mağrur iktidar, yine mağduru oynuyor!
Son günlerde Türkiye’de dinlenme skandalları gündemde. AKP kendisinin dinlemediğini, hatta bu konuda da mağdur olabileceğini söylüyor. Sizce bu bir ikilem değil mi?
Aslında bu başbakanın mağdur psikolojisinden kaynaklanıyor. Toplum mağdur olanı, mazlum olanı desteklediği için sürekli bu kullanılmak isteniyor. Aslında mağdur değil mağrur bir iktidar söz konusu. Aslında açılımların doğru olmadığı da ortada. Irak’ta 1.5 milyon insan katledildi. Müslümanlar katledildi. Müslüman olması da gerekmiyor. Orada insanlar katledildi. Savunmasız insanlar katledilirken AKP iktidarı ABD’nin şiddet dolu emperyalizmine izin verdi. Bunu engelleyecek hiçbir şey yapmadı. Darbeler konusunda, Dersim konusunda ayrı ayrı şeyler söylüyorsunuz. Irak konusunda ayrı bir tutum takınıyorsunuz. Kaldı ki Irak’taki şiddeti ve katliamı engelleyebilecek gücünüz de bulunmaktaydı. Eğer darbeye karşıysanız, darbecilerle kol kola girmemeniz gerekiyor. Bir taraftan 10 Kasım sıradan bir gündür diyerek Atatürk’e olan saygıyı sıradanlaştırıyorsunuz, diğer taraftan darbeci Kenan Evren ile kol kola giriyorsunuz, Köşk’te kabul ediyorsunuz. Buradan da anlaşılıyor ki hiçbir konuda samimi değiller. Mağduruz diyorsunuz ancak insanları bir kere, iki kandırırsınız.
Seçimlerde diğer partilerle ittifak yapmayı düşünür müsünüz? Bu konu gündeminizde var mı?
Bir kere diğer partilerin bize hayırlı olsun demeleri, bir medeniyet ve demokratik terbiye gereğidir. Onlar bize bir kere hayırlı olsun desinler bakalım. Daha şu ana kadar herhangi bir partinin yönetiminden bize kutlu olsun mesajı gelmedi. Yeni bir parti kurulduğu zaman insanlar hayırlı olsun der değil mi? En azından bir çiçek gönderilir. Bunun yapılmayışı da DSHP’den, yönetiminden ve tabanından çekiniliyor anlamına gelir. Başka bu konuda ne söylenebilir ki? Bayramlarda partiler birbirlerine bayramlaşmaya gidiyor. Yeni açılan bir partiye diğer partilerin hayırlı olsun dememesi sandıkta başlarına gelecekten korktukları anlamına geliyor.
DSHP’nin bundan sonraki eylem planı nedir? Biraz anlatır mısınız?
Bir çok kişi ve medya partinin kurulmasını sürpriz bir gelişme olarak karşıladı. Aslında iyi izleyenler için sürpriz hiç bir şey yoktu. Ben Bülent Ecevit’in başbakanlıktan ayrıldıktan sonra kurduğu Ulusal Uzmanlar Grubu’nda üç yıldan bu yana çalışıyordum. Ne yapacağımıza gelince.. Bundan sonra ciddi açıklamalarımız, ciddi siyasi faaliyetlerimiz olacak. Bu gazetecilik deyimiyle sürpriz, şok gelişme olarak açıklanabilir. Kimsenin gidemediği yerlere gideceğiz. Kimsenin dile getiremediği gerçeklerin sıkı savunucusu olacağız. Sonuç olarak bütün bu işaretler bizim ilk genel seçimde çok büyük bir oy alacağımızı işaret ediyor.
Toplumu baskı altına aldılar
AKP iktidarının son günlerde ortaya koyduğu açılım politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunların yaptığı hiçbir şey samimi değil. Eğer gerçekten bir demokrasi açılımı olsaydı dağdan inen teröristlerin davul zurnayla karşılanmaması gerekiyordu. Darbeler meselesi ile de ilgili olarak, bize darbe yapacaklar diyerek toplumu baskı altına aldılar. Korku yarattılar. Son yapılan anketlerde toplumun büyük bölümü dinlenme korkusu ile yaşıyor. Zaten aynı kaygıyı Başbakan da, Adalet Bakanı’nın kendisi de, Yargıtay Başkanı ve yargı mensupları hatta Cumhurbaşkanı bile söylüyor. Böyle bir olumsuz yönetim olabilir mi Türkiye’de? Bir dev gibi her şeye sahip bir iktidarsınız. Asker emrinizde, emniyet emrinizde, bürokrasi emrinizde, bütün güç sizin elinizde. Muhalefetin elinde sadece kendi sesini duyurabileceği bir güç var. Onu da başarabilirse. Ancak siz bir dev gibi gücü elinizde bulunduruyorsunuz. Daha sonra da küçük çocuk beni dövüyor deyi şikayet ediyorsunuz. Eğer böyle bir şey varsa çocuğa engel olursunuz. Kulağından tutarsınız.