Koronavirüs riski ile birlikte el yıkamadaki artışın yanı sıra uzun süredir kolonya, dezenfektan gibi alkol içerikli temizleyicilerin kullanımının artması cilt problemlerini de beraberinde getirebiliyor. Cildin dışarıdan maruz kaldığı bu maddelerin etkisinin yanında; virüse yakalanma endişesi ve günlük yaşam alışkanlıklarının değişmesinin neden olduğu stres de cilt problemlerinin tetiklenmesinde önemli rol oynuyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Yeliz Karakoca, bu dönemde cilt hastalıklarından korunmak için önemli önerilerde bulundu.
Cilt hastalıklarının baş aktörü stres
Virüsten korunmak için ellerin sabunla sık sık yıkanması, dezenfektan ve kolonya gibi alkollü ürünlerin yoğun kullanımı, cildin doğal yapısını bozarak çeşitli sorunlara neden olmaktadır. Tüm dünyayı saran bu hastalığın oluşturduğu panik ve endişe ile stresin tetiklediği çeşitli deri hastalıklarında bu süreçte artış görülmektedir. Deri, tüm yaşam boyunca gün boyu çok farklı streslere maruz kalan en geniş organdır. Cilt hastalıklarının önemli bir kısmı psikolojik faktörlerle ilişkilidir. Terör, korku, aile içi sıkıntılar, ekonomik sorunlar ya da içinde bulunduğumuz koronavirüs salgını gibi durumlara bağlı ortaya çıkan aşırı kaygı ve stres; kaşıntı, terleme, yüzde kızarma ve yanma gibi geçici problemlere yol açabilmektedir. Bunların yanında prurigo nodularis, atopik dermatit, psoriasis, seboreik egzama, dishidrotik egzama, kronik ürtiker, akne vulgaris, liken planus, rekürren herpes simpleks, alopesi areata ve telojen effluvium gibi geniş bir grup deri hastalığı üzerinde de tetikleyici ve alevlendirici etki yapabilmektedir. Yoğun stres derinin bağışıklık fonksiyonlarında değişikliklere neden olarak çeşitli reaksiyonları tetiklemektedir. Stres ve diğer ruhsal sorunlar deri başta olmak üzere farklı organları etkileyebilir.
Sivilcelerde de artış olabilir
Bu dönemde beslenmedeki değişiklikler ve maske kullanımı nedeniyle aknede de artış görülebilir. Bu etkenler ciltteki yağ bezelerini daha fazla çalıştırarak en başta yüz bölgesi olmak üzere vücudun pek çok yerinde akne oluşmasına neden olabilir. Akne oluşumunu önlemek amacıyla günlük hijyene dikkat edilmesi, akneli ciltlere özel temizleme jelleriyle yüzün günde 1-2 kez yıkanması önemlidir. Maske takılırken oluşan nem ve havasız ortam da ciltte yağlanmayı artırmaktadır. Uzun süreler maske takılıyorsa, sık sık değiştirilmelidir. Bir diğer önemli konu diyettir. Bol bol su içilmeli ve karbonhidrattan fakir beslenilmelidir. Çikolata, süt ve süt ürünü tüketimi kısıtlanmalıdır. Rafine yağ içeren ürünler tüketilmemelidir.
Elleriniz için renksiz, kokusuz kalıp sabunlar kullanın
Salgın sürecinde en sık karşılaşılan cilt hastalıklarından biri halk arasında el egzaması olarak bilinen el dermatiti sorunudur. Eller, sürekli dış ortamla temas halindedir ve çeşitli tahriş edici ve alerji yapabilecek maddeye en çok maruz kalan bölgedir. Özellikle kuru cilt yapısına sahip kişiler egzamaya yatkındır. El egzaması Türk toplumunda oldukça sık görülen bir cilt hastalığıdır. Ellerde kızarıklık, kuruluk, çatlama, sızlama, kepeklenme, kabuklanma, su dolu kabarcıklar ve sulantı ile ortaya çıkmaktadır. El egzaması en sık; su, kuru hava, sabun, deterjan, dezenfektan, kolonya gibi kimyasal maddeler, lastik eldivenler, kişisel bakım ürünleri ile aşırı temas sonrasında deride tahriş nedeniyle gelişmektedir. Ayrıca birçok sağlık çalışanı ve diğer bazı meslek gruplarında uzun süreli lateks eldiven kullanımına bağlı lateks alerjisi gelişebilmektedir. Dolayısıyla bu kişiler lateks içermeyen eldivenler kullanmalıdır. El temizliğinde ise özellikle renksiz, kokusuz kalıp sabunlar ve nemlendirici içerikli olanlar tercih edilmelidir. Eller ılık su ile yıkanmalıdır. Her el yıkamanın arkasından eller nemlendirilirse egzama gelişimi engellenebilir. Su ve deterjan teması gerektiren işlerde mutlaka koruyucu eldiven giyilerek eller korunmalıdır. Su ve sabunun olmadığı ortamlarda eller dezenfektan veya kolonyayla temizledikten sonra el kremi kullanılmalıdır. Su, sabun, nemlendirici ellerin temiz ve sağlıklı olması için yeterlidir.
Sedef ve egzama için bu önerilere kulak verin
Stresle tetiklenen bir diğer önemli dermatolojik hastalık da halk arasında sedef olarak bilinen psoriazistir. Bu dönemde cilt düzenli nemlendirilmeli ve bol su içilmelidir. Dermatoloji uzmanının psoriazis için uygun gördüğü mevcut ilaç tedavisine devam edilmeli ve D vitamini takviyesi alınmalıdır.
Atopik egzama bu süreçte stresin yanı sıra sabunlar, deterjanlar ve cilde uygulanan kolonya gibi kimyasal maddelerle tetiklenebilir. Vücudun farklı bölgelerinde ortaya çıkabilen atopik egzama deride kuruluk, pullanma, kızarıklık ve yoğun kaşıntıyla seyretmektedir. Deriyi kurutacak uygulamalardan uzak durmak gerekir. Ilık suyla duş alınmalı, dermatoloğun önerdiği banyo jelleriyle yıkanmalı ve hemen sonrasında tüm vücut nemlendirilmelidir. Mevcut planlanmış tedavi uygulanmaya devam edilmelidir.
Yağlı egzama olarak da bilinen yüzün yanı sıra saçlı deride ve göğsün üst bölgesinde kızarıklık, kaşıntı ve pullanmayla karakterize seboreik dermatit de stresle alevlenebilir. Bunun dışında soğuk hava, nem kaybı, maske kullanımındaki artış, rüzgar, sıcak suyla yapılan uzun süreli banyolar şikayetlerde artışa neden olur. Yüz, cilde uygun dermatolojik ürünlerle ve ılık suyla yıkanıp, hemen sonrasında nemlendirilmelidir. Aşırı acılı, baharatlı besinler ve sıcak içecekler tüketilmemelidir. Dermatoloğun önerdiği eczane ürünleri, krem ve şampuanlara devam edilmelidir.
Ciddi cilt problemleri multidisipliner yaklaşım gerektirir
Deride görünür olan bu hastalıklar, hastanın stresini daha da artırarak, durumu kısır döngü haline sokabilir. Bu nedenle takip ve tedavinin öncelikle dermatoloji uzmanı tarafından ancak gerekli durumlarda muhakkak psikiyatrist görüşü ve işbirliği ile birlikte sürdürülmesi gerekir.
Hibya Haber Ajansı