Erdoğan'ın konuşmasında satır başları;
Virüs salgını, üstü örtülen bir çok çarpıklığın ortaya çıkmasına vesile oldu.
Virüs salgınında insanlarımızı sahipsiz bırakmadık, 141 ülkeden 100 bine yakın vatandaşımızı aileleri ile buluşturduk.
Dışişleri Bakanlığı koordinasyon ve destek merkezimizin birçok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından örnek alınan bir mekanizmaya dönüşmesi bizim için önemli bir referanstır.
Son haftalarda vaka sayısı ürkütücü boyutlara ulaştı . Karamsarlığa kapılmadan hareket ediyoruz.
Birleşmiş Milletler kürsüsünden 'dünya beşten büyüktür' diyerek ifade ediyoruz. İnsanlığın barışı, huzuru ve ortak geleceği için güç şehrine adalet eksenli yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyoruz.
Türkiye'nin tezlerini desteklemeye başladı. Önümüzdeki dönemde bu çağr mızı daha güçlü bir şekilde dinlendirmeye devam edeceğiz.
Yoksulluk yerine, zengini koruyan mevcut küresel sistemin böyle devam etmesi mümkün değildir.
Türkiye'nin tarihinden, beşeri sermayesinden, jeostratejik konumundan kaynaklanan avantajlarını ne ölçüde kullanabileceği bugün atacağımız adımlara bağlıdır.
İkinci Dünya Savaşı gerekse soğuk savaş sonrasında önüne açılan fırsat pencereleri değerlendirilememiştir. Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlı, ülkemizin yeni dönemin kurucu iradelerinden biri olması için var gücümüzle çalışıyoruz.
Dış politikada adımlarımızı atarken pergelin ucunu daima milletimizin hak hukuk bu çıkarlara sabitliyoruz. İlkelerimizden kadim değerlerimizden taviz vermedik milli menfaatlerimizi savunuyoruz.
Kapitalist ekonominin temsilcileri Suriyeliler için adım atmadı.
Türkiye'ye sığınan 411000 Suriyeli kardeşimizin de memleketlerine geri dönüşünü temin ettik.
Bir insani trajedinin ve büyük bir göç dalgasının önüne geçtik. 4.5 milyon ülkemizde barınıyor, bir o kadarını da Suriye'de bakımı yapıyor, dünyada bunun benzeri bir başka ülke yok sadece Türkiye.
Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir siyasi çözüm için ayrıca çabalarımızı sürdürüyoruz. Irak'ta gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla bölücü terör örgütünün orada da belini kırdık.
Libya'da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse bunda Türkiye'nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor.
Doğu Akdeniz'deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına elbette rıza gösteremeyiz.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin provokasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz meselesinde daima sabırlı, soğukkanlı davran, bu meselede haklı olmanın ülkemize sağladığı özgüvenle hareket ediyor.
Türkiye sadece kendi çıkarlarını korumak için değil, dost ve kardeşlerin hukukunu savunmak için de güçlü olmak zorundadır. Her zaman ifade ettiğim gibi biz 780 bin kilometrekareden çok daha büyük bir ülkeyiz.
Türkiye istese de Balkanlar'dan Türkistan'a, Afrika'dan Ortadoğu'ya uzanan gönül coğrafyasındaki kardeşlerinin sorumluluğundan kaçamaz. Türkiye istese de Filistin'e Somali'ye Yemen'e Afganistan'a Pakistan'a Arakan'a sırtını dönemez. Tek millet iki devlet paylaştığımız Azerbaycan topraklarının işgal edilmesine sessiz kalamazdık.
Karabağ'daki işgal bitene kadar da mücadele bayrağı inşallah inmeyecektir.
İşgalden kurtulan Şuşa ile umudumuzu artırmıştır.
İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının yurt dışında yaşayan milyonlarca insanımızı hedef aldığını görüyoruz.
Hemen her gün Türklere ve Müslümanlara ait bir camiye, mescide, okula veya işyerine yapılan tacizin haberini alıyoruz. İslam düşmanlığı devlet başkanı seviyesinde teşvik ediliyor, destekleniyor. Fikir özgürlüğü bahanesi altında Müslümanların kutsallarına yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor.
İslam düşmanlığı ile mücadele etmek hem inancımızın hem de yurt dışındaki vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir.
Türkiye terörle mücadelede dünyanın en ilkeli, kararlı ülkesinden birisidir. Maruz kaldığımız her türlü ithama küresel barış ve istikrara katkıda bulunacak adımlarla cevap vermeyi sürdüreceğiz.
BM'de, Volkan Bozkır kardeşimizin üye ülkelerin ezici çoğunluğunun desteğiyle 75 genel kurul başkanlığına seçilmesi Türkiye ve Türk diplomasisine duyulan güvenin bir işaretidir.
Diplomatlarımız sadece Birleşmiş Milletler'de değil, NATO, AGİT, UNESCO ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nda da üst düzey görevler üstleniyor.
Nöbetçi telefon uygulaması ve konsolosluk çağrı merkezi ile günün her anında temsilciliklerimiz erişilebilir duruma getirildi. Gezici konsolosluk hizmetleri de yaygınlaştırılıyor.
Siyasette olduğu gibi bürokraside de herkesten iş odaklı, çözüm odaklı, hepsinden önemlisi insan odaklı bir tavır bekliyoruz. Yaşadığı halkın arasına girmeyen, bulunduğu ülkenin kültürünü öğrenmeyen, kendini sadece sefalete veya resepsiyonlara hapseden bir anlayışın günümüzün dünyasında başarı şansı yoktur.
Hibya Haber Ajansı