Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun kuruluşundan bugüne kadar ortaya koyduğu tablo hepimiz için gurur vesilesidir.
Kurumumuz enerji piyasalarını serbestleştirilmesi ve düzenlenmesindeki uygulamaları ile uluslararası düzeyde takip edilen bir yapıya dönüşmüştür.
Kurumsal kapasitesini güçlendirerek bugünkü seviyesine ulaştığımız EPDK'nın en önemli eksikliği uzun yıllar kendine layık bir hizmet binasının olmamasıydı.
Kurum Başkanımız Mustafa Bey'in de yakın takibi ile hamdolsun 4 yıl gibi bir sürede içinde bu binayı ülkemize devletimize kazandırdık.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu yeni hizmet binasının milletimize enerji sektörümüze ve kurum çalışanlarına hayırlı olmasını diliyorum.
EPDK'nın yeni binasının ev sahipliği yaptığı kurumu en güzel şekilde temsil eden bir mimariye ve altyapıya sahip olduğunu görüyoruz.
Yatay mimari anlayışıyla insan olarak da bir şekilde inşa edilen en yüksek seviyede enerji verimliliğini hedefleyen binamızın çatısının tamamı güneş enerjisi ve su ısıtma panelleri ile kaplı bu paneller bina içinde kullanılan enerji ve suyun önemli bir bölümünü karşılıyor.
Bugün ayrıca özel sektörümüzün Adıyaman Balıkesir ve Bingöl'de inşa ettiği Yenilenebilir Enerji Santrallerinin de açılışını gerçekleştiriyoruz.
Türkiye'nin çatıda yapılan en büyük güneş enerjisi projesini çöp gaz elektrik üretim tesisini Avrupa'nın en büyük birleşik yenilenebilir elektrik üretim santralini bugün resmen hizmete alıyoruz.
Salgın şartlarına rağmen Türkiye'nin geleceğini ve potansiyeline inanan yatırımcılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum.
Ülkemizin enerji talebi ekonomik büyümesine ve nüfusumuzda paralel olarak artmıştır. Elektrik enerjisi tüketimimiz sadece bu yıl %8 seviyesinde artmıştır.
İlgili kurumlarımızın yaptığı çalışmalar elektrik enerjisi talebimizin yılda ortalama yüzde üç buçuk oranında artacağını gösteriyor.
Ekonomimizin salgın şartlarına rağmen yakaladığı ivmeyi devam ettirmesi durumunda bu oranlarda da yukarıya çıkacak. Gerek ülkemizin artan enerji ihtiyacını gerekse küresel ekonomik görünümünü dikkate alarak çalışmalarımızı yürütüyoruz.
2017 yılında açıkladığımız milli enerji ve maden politikası bu süreçte bizlere ve enerji sektörümüze rehberlik ediyor.
Daha çok değerli daha çok yenilenebilir şiarıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızın hedefi enerji ihtiyacımızı yerli ve milli imkanlarla sürekli kaliteli ve uygun fiyatlarla karşılamaktır. Bunun için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını devamlı yükseltiyor.
Rüzgar ve güneş enerjisinde 2027 yılına kadar 1000 megavatlık ek kurulu güç katkısı enerji havuzumuz nükleer enerjide ekleyerek üretim portföyümüzü daha da çeşitlendirmeye ve zenginleştirmeyi arzu ediyoruz.
Akkuyu Nükleer Santralinin ilk ünitesini 2023 yılında devreye almayı planlıyoruz. Böylece Türkiye'yi dünyada nükleer enerji işleyen ve kullanabilen sınırlı sayıdaki ülkeler arasına dahil etmiş olacağız.
Akkuyu'nun ardından süratle 2 hatta 3 nükleer güç santralimiz için hazırlıklara başlayacağız.
Her ne kadar çevrecilik adına sokakları yakıp yıkanlar attığımız her adım gibi bunu da eleştirirse de biz nükleer enerjiyi ülkemize kazandırmakta kararlıyız. Dünyanın 32 ülkesinde 443 nükleer güç santrali halen faaliyette iken Türkiye nükleer enerjiye sahip olmasın demek ihanet değil midir?
Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını Türk milletinin refahına dair yüreğinde zerre kadar hassasiyeti olanın nükleer enerjiye karşı çıkması mümkün değildir. Burada asıl sorgulanması gereken Türkiye'nin bu adamı neden 20-30 sene evvel atmamasıdır.
Dünyanın 60 yıldan fazla süredir kullandığı bu imkana bizim bu kadar geç kavuşuyor olmamız ülkemiz adına büyük bir kayıptır.
Akkuyu'nun hizmete girmesiyle hem ülkemizin bu eksikliğini giderecek hem de iklim değişikliği ile mücadelemize önemli bir katkı sağlamış olacağız.
Aynı şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan daha fazla istifade etmenin yollarını arıyoruz.
Aynı şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan daha fazla istifade etmenin yollarını arıyoruz. Bu alanda son 19 yılda hamdolsun ciddi mesafe kat ettik. Kendi akarsularımızdan, rüzgarımızdan, güneşimizden, jeotermal kaynaklarımızdan elde ettiğimiz enerjinin payı bu süreçte %290 arttı.
2020 yılı verilerine göre Avrupa'da 1. dünyada ise 4 sıradayız. Toplam yenilenebilir kurulu gücünde dünyada 12 Avrupa'da 5 sırada yer alıyoruz.
Akarsulardan güneşten rüzgardan en etkin şekilde faydalanmanın gayreti içindeyiz. Bugün rüzgar türbinleri Türkiye'nin dört bir yanını kuşatırken rüzgardan elektrik üretiminde ardı ardına rekor kırıyor.
Vatandaşlarımızın binaların çatılarını yerli üretim güneş panelleri kurarak kendi enerjisini üreten bildiği bir dönemi yaşıyoruz.
Sermaye düşmanlığı anti-emperyalist yerli kaynaklarımızdan yararlanma çabalarını engellemeyi çevrecilik zanneden burada da piyasaya sürüldüğünü görüyoruz.
Dünyanın en temiz enerji kaynaklarına karşı çıkmanın çevreyle bir ilgisi olmadığı nasıl ağaç bahanesiyle vizyon projelerimize kast edenlere fırsat vermediysek çevre diyerek enerji hamlelerimizde yüklemeye çalışanlara da meydanı boş bırakmayacağız.
Türkiye düşmanlarına piyonluk yapanlara rağmen ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynaklarını azami düzeyde kullanmaya devam edeceğiz.
Etrafını zengin petrol ve doğalgaz kaynakları ile çevrili bir ülke olarak son yıllarda arama ve sondaj çalışmalarında bir paradigma değişikliğini gayet iyi biliyorsunuz. Malumunuz ülkemizde çok uzun yıllar boyunca petrol ve doğalgaz arama çalışmaları genellikle kiralama usulüyle yapıldı. Özellikle derindeniz sondajlarında ülkemiz tamamen dışa bağımlıydı.
Ciddi kaynak ayırdığımız büyük meblağlar harcadığımız bu çalışmalardan maalesef yakın tarihe kadar olumlu bir sonuç çıkmadı. Daha önce kiralama veya benzeri yöntemlerle yürütülen bu faaliyetleri biz kendi milli imkanlarımızla sürdürmeye karar verdik.
Sahip olduğumuz filoyla 2018 yılından bu yana 14 derin deniz kuyusu açtık.
Akdeniz ve Karadeniz'deki iki ve üç boyutlu Sismik arabalarımızı ne yaptık 67 katına çıkarttık.
Karadeniz'de tarihimizin en büyük doğal keşfine toplam 540 milyar metreküplük bu keşifle Türkiye artık farklı bir lige girmiştir.
Ülkemizi ve hükümetimizi hedef alan çirkin saldırıların sebeplerinden birisi de kendi kaynaklarımızı milletimizi istifadesine sunmaktır.
Muhalefet anası ile yavrusuyla hepsi de ne diyor? İsteseniz de istemeseniz de sondaj gemilerini artıracağız. Sismik araştırmaları da artıracağız ve Karadeniz'de de Akdeniz'de de nerede ne var ne yok bunları bulup çıkartacağız.
Nasıl savunma sanayi alanında yapılan hamleler Türkiye'yi pazar olarak görenleri rahatsız ediyorsa enerji konusunda attığımız adımlarda bazı çevreleri rahatsız etmektedir.
Doğalgaz keşfimizin ardından medyada ve sosyal medyada yazılanları lütfen şöyle bir hatırlayın: Buldular ama çıkaramazlar dediler.
Karadeniz'deki gazın devreye girmesi Türkiye'yi rahatlatacak doğalgaz tedarikinde elini güçlendirecek ekonomimizdeki çarpan etkisi artacaktır.
Gazı çıkardığımız anda biz bu gazı kiminle paylaşacağız. Tabii ki halkımızla paylaşacağız.
2023 senesinde kullanıma hazır hale getirilmesi için yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
Çok daha güçlü bağımsızlığını daha da perçinlenmiş bir ülke olarak Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutlamayı arzu ediyoruz. 2002'den beri verdiğimiz zorlu ve kutlu mücadeleyi aziz milletimizi asırlık bir hayaline daha kavuşturarak İnşallah taçlandırmak istiyoruz.
Bu süreçte hükümetimiz resmi kurumlarımızda beraber özel sektörümüze de elbette ağır sorumluluklar düşüyor. Türkiye'nin her alanda olduğu enerjide de tarihi başarılara imza atmasının gerisinde özel sektörümüzün dinamizmi ve cesareti var.
Özel sektörümüz 200 milyar doların üzerinde sabit sermaye yatırımı ile hem ülkemizin gücüne güç kattı. Biz de özel sektörümüzün teşvik ederek sıkıntılarını çözerek onlara gereken her türlü desteği ve koronavirüs salgını sürecinde yaşananlar son 19 yılda atılan bu adımların ne kadar doğru ne kadar isabetli olduğunu hepimize göstermiştir.
Eğer bu şehir hastanelerimiz olmamış olsaydı biz bu koronavirüsle nasıl savaşacaktık nasıl bu mücadeleyi verecektik?
Türkiye salgının yol açtığı zorlukları en hızlı atlatan ülkelerden biri olmuştur. Ya bu Ana muhalefet bu yavru yavrular ne diyorlar? Ya bizim yaptığımız bu şehir hastanelerinden rahatsız oluyorlar.
Şimdi bu hastanelere gidenler memnuniyetlerini ifade etmek ve kalmıyorlar. Şimdi yeni bir şey daha uydurdular ne diyorlar? Hastane varda doktor yok diyorlar.
Elinize dilinize dursun be! Nerede doktor yok! Hepsi de var! İnşallah 40 bin personel daha ilave etme kararını Kabine toplantımızda aldık ve açıkladık.
Bundan sonra da erken vakitli ve etkili tedbirler alarak proaktif bir anlayışla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Salgının olumsuz küresel etkileri sebebiyle insanımızın sırtına binen yükü hafifleterek iş dünyamıza destek olacak projeleri de hayata geçireceğiz. Dün kabine toplantımız sonrasında alınan kararları ve salgın sürecinde enerji başlığında milletimize verdiğimiz desteklerimizi paylaştık.
Sizlerden Türkiye'ye güvenmenizi Türkiye'nin aydınlık yarınlarına yatırım yapmayı sürdürmenizi bekliyorum."
Hibya Haber Ajansı