Erdoğan'ın konuşmasında satır başları şöyle:
- Azerbaycan topraklarına saldıran Ermenistan’ı kınıyoruz.
- Türkiye her daim Azerbaycan’ın yanında olmayı sürdürecektir.
- Karabağ'ın işgali ile başlayan krize artık bir son verilmelidir. Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terk etmesi gerekmektedir.
- Minsk üçlüsü diye bilinen Amerika, Fransa ve Rusya yaklaşık 30 yıldır sorunu çözmemek için ellerinden geleni yapmışlardır.
- Mink üçlüsü; akıl verip, tehdit etmektedirler. Türk askeri burada mı? Türkiye burada mı? Bunu diyenler, Suriye'de binlerce tır silah taşıyanlardır. Bu kişiler koalisyon güçleriyle Suriye'de cirit atmaktadır.
- Sanki İlhan Aliyev bunlara hesap verecek?
- 30 yıldır defalarca çözüm istedi. İşgal altında olan topraklar, Karabağ dağlarını içinde bulunduran Azerbaycan’dır.
- Artık hesap vakti geldi diyen Azerbaycan, kendi göbeğini kesmek zorunda kalmıştır.
- Bu sempozyumda; vicdanınız, fikirleriniz ve sözleriniz arasına filtre çekmeden kanaatlerinizi açık yüreklilikle paylaşmanızı istirham ediyorum. Unutmayınız, ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzlarında taşıyan devlet adamları olarak bizim burada dile getirilecek önerilere çok ihtiyacımız var. Sizlerin samimiyetle ortaya koyacağı her alternatif bizim için değerlidir yol göstericidir. Sempozyumun sonuçlarının sadece bilim insanlarımızın, tarihçilerimizin, diplomatlarımızın, öğrencilerimizin değil. Biz siyasetçilerin de ufkunu genişletecek inanıyorum.
- Akdeniz'de yapılan her hamlenin, atılan her adımın ülkemizin güvenliğini hak ve menfaatlerine doğrudan etkisi bulunuyor. Şüphesiz ki bunların başında Akdeniz'de var olduğu düşünülen zengin hidrokarbon kaynakları geliyor. Yapılan bazı araştırmalar bölgedeki çıkarılabilir doğalgaz miktarının 3.5 trilyon metreküpün üzerinde olduğuna işaret ediyor. Tüm Avrupa'nın yıllarca doğalgaz ihtiyacını karşılayabilecek bu rakam hiçbir ülkenin gözardı edemeyeceği büyüklükte.
- Osmanlı ortadan kalkınca emperyalistler planlarını hayata geçirme imkanı buldu . Böylece Kuzey Afrika ve Sahra Afrika'sı başta olmak üzere bu coğrafyanın önemli bir bölümü sömürgeci güçlerin esareti altına girdi. Bir damla petrolü, 1 gram altını oluk oluk akan insan kanından çok daha değerli gören sömürgeci zihniyet Akdeniz'i bir barış ve medeniyet denizinden kan ve gözyaşı deryasına dönüştürdü.
- Türkiye'nin Doğu Akdeniz politikası iki temel üzerinde yükseliyor. Birincisi, deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak hakça ve adil biçimde sınırlandırılarak kıta sahanlığımızdaki egemenlik haklarımızın korunmasıdır. İkincisi ise, Kıbrıs Türkleri'nin Ada'nın eşit ortağı olarak hidrokarbon kaynakları üzerindeki hak ve çıkarlarının garanti altına alınmasıdır. Kimsenin hakkında gözümüz olmadığı gibi, kimseye de hakkımızı yedirmeyiz.
Hibya Haber Ajansı