KESKİNOK’un bu atölyedeki ilk öğrencileri olarak akademik eğitim almışlar, heyecanla derslere katıldılar yıllar önce. Bu öğrencilik günlerinde pekişti dostlukları, hiç kopmadılar.
Birlikte yapacakları etkinliklerle seslerini duyurmak istemişler ve önce GRUP 16’yı kurmuşlar. 2010 yılına gelindiğinde ise dört sanatçı dost, Grup Dalga’yı kurarak yeni bir dönemece girmişler.
Grup Dalga, sanat yolculuğunu şöyle anlattı:
“Biz hep birlikte bir yola çıkmış gibiydik…Çünkü Kayıhan Keskinok Hoca, bize sanatı varılan bir yer değil, hem çok ciddi hem de bir oyun olarak algılanabilecek, bitmeyen bir serüven olarak sunmuştu. Biliyorduk ki bu yolculukta her konuda hem çok çalışıp teknik yeterlilik kazanmalı, hem geçmiş hem günümüz sanat akımlarını tanımalı, ülkemiz ve Dünya’da olup bitenleri izlemeli, bu kazanılan birikimle kendimiz olabilmeyi, kendimiz kalabilmeyi başarmalıydık. Yıllarca aynı ortamlarda çalışmamıza karşın kimse kimseye benzemedi, kimse başkası olmaya öykünmeyip, kendi resmini yaptı. Tabii ki yanındakinin yaptığı işe hep saygı duyarak, yan yana olmaktan güç alıp, dostluğu yaşamaktan, birlikte yolculuk yapmaktan mutluluk ve gurur duyarak…”
Resmin dört penceresi
Dört kadın ressam, dört ayrı dünyayı da şöyle tanımlıyor:
Aynur Pehlivanlı :Sevdiği her şeyin resmini yapar. Sanatta içtenlikle yapılanın, samimiyetin başarıyı getireceğine inanır. Resmini yaptığı her bir objede, anılarını tekrar yaşar. Geçmiş ile donatıp, geleceğe taşımaya çalıştığı ne varsa, bazen oyuncakları, bazen tencere, tas, tavaları arasında bir bakıma ölümsüzleştirmeye çalıştığı kedileri Kazım, Nurçin, Esma, Selami ve sokaklardakileri yaşar…
Ayten Timuroğlu:Klasik, empresyonist ve ekspresyonist denemelerle geçen atölye eğitiminden sonra, kendi yolunu aramaya başlamıs, akıl ve duygunun birlikteliğinden doğan doğa çalışmaları, balıkçılar, kırsal kesim kadınlarını resmetmiş. Son yıllarda ise, incir ağacından yola çıkarak, soyut resme yönelmiş.
Gülgün Türel:Renkli kişiliğinin bütün özelliklerini tuvallerine yansıtır. Nostaljik görüntüler onun renkleriyle canlanır. Kimi zaman çiçek açar, kimi zaman bir tramvayda, bir faytonda hayat bulur. Kimi zaman da horoz olur kafa tutar…
Zahide Yükseler:Ruhunu yansıtmaya çalıştığı kadınlarını çizer, bozar, yeniden yapar, onlara can verene kadar!
Kadınların başları, uzun boyunlarının elverdiğince havaya doğru kalkık ve çıplak ayaklıdırlar. Grilerle boyayıp, bir kaç yere koyduğu canlı renklerle ‘gene de güzellikler var’ demeye çalışır, yetinmez…bozar…yeniden yapar…