Anadolu Sağlık Merkezi Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Önder Öngürü, “Tanı koymak için kullandığımız son teknoloji ve yeni yöntemler sayesinde artık hastanın tümöründe olan hedeflere göre tedavi planlanıyor. Bir terzinin üzerinize özel bir giysi dikmesi gibi, tedaviler de artık kişiye özel planlanıyor. Bu da tedavideki başarıyı artırıyor. Tüm bu tedaviler de patoloji uzmanlarının verdiği bilgiler sayesinde planlanıyor.” açıklamasında bulundu.
Son yıllarda en önemli gelişmelerin beyin tümörlerinin tanı ve tedavisinde yaşandığına dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Önder Öngürü, “2000’li yıllarda tümörlerin gen dizilimlerinin tümüyle ortaya konması, yani bir tümörün DNA içerisindeki bütün genetik değişikliklerinin ortaya konması önemli bir aşama oldu. Bu genetik değişiklikleri saptamada yeni nesil gen sekanslama (NGS) önemli rol oynadı. Beyin tümörlerinin DNA’sı da bu şekilde incelenerek çok farklı bulgular saptandı ve sınıflandırılması neredeyse tamamıyla değişti. Böylece bazı beyin tümörlerinin davranışını daha iyi anladık. Moleküler genetik değişikliklerin ortaya konmasıyla birlikte artık tümörleri daha iyi tanır hale geldik. Patolojinin sağladığı tüm bu bilgiler tedavinin daha etkili olmasına katkı sağladı” diye konuştu.
Tanı koymamız ortalama 2 gün sürüyor
Hastalar ve yakınlarının patoloji sonuçlarını olabildiğince çabuk öğrenmek istediklerini belirten Prof. Dr. Önder Öngürü, “Özel boyama yöntemleri, hatta moleküler analizler de dahil çoğu vakanın incelemesini ortalama iki gün içinde tamamlayarak raporluyoruz. Gerekli gördüğümüzde ek moleküler tetkikler de yapıyoruz” dedi.
Hastanın öyküsü, radyoloji sonuçları, ışık mikroskobundan alınan bilgiler ve bunlara eklenen bulguların hepsinin birleştirilerek tanı konduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Önder Öngürü şöyle devam etti:
“Artık bunlara tümörün moleküler genetik değişikliklerini de ekliyoruz. Pek çok parametrenin dikkate alınarak yapıldığı bir inceleme bu. Beyin tümörleri için tüm ekibin deneyimi ve merkezin de beyin tümörleri konusunda özelleşmiş olması önemli. Özellikle kanser konusunda pek çok branşın işin içinde olduğu bütüncül bir yaklaşım çok önemli. Özellikle beyin kanserlerinin tanı ve tedavisinde rol oynayan ekipte radyolog, nörolog, patolog, cerrah, radyasyon onkoloğu ve tıbbi onkolog yer almalı”
Beyinden tanı için biyopsi almanın riski artık çok düşük
Beyin özellikli bir yapıya sahip olduğundan tümörün yerleşim yerinin önemli olduğunun altını çizen Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Önder Öngürü, “Eğer tümör beyin sapındaysa buradan biyopsi almak zor olabiliyor. Ancak tümör beyni örten zarların dış yüzündeyse doku almak veya tümörün çıkarılması daha kolay olabiliyor. Patolojiye beyin tümörlerinden doku genelde iki şekilde gelir. Cerrahi işlem ile tümör çıkarılarak gönderilebilir veya tümör çıkarılamayacak bir yerdeyse stereotaktik biyopsi alınabilir. Stereotaktik biyopside görüntüleme sistemiyle beyne girilip, küçük doku parçaları alınır ve incelenmesi için patoloji bölümüne iletilir. Gelişen teknoloji sayesinde hibrit ameliyathane şartlarında özel nöronavigasyon sistemleri kullanılarak tüm bu işlemler gerçekleştiriliyor. Hata payı ve risk çok düşük seviyede” şeklinde konuştu.
Metastatik kanserler beyinde daha sık görülüyor
Beyinde en sık metastatik tümörlerin görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Önder Öngürü, “Beyinde metastatik, yani vücudumuzun başka yerindeki kanserin beyne sıçramasıyla ortaya çıkan tümörlere sık rastlıyoruz. Akciğer ve meme kanseri beyne en çok giden tümörler. Metastatik tümörler dışında bir de ‘primer’ dediğimiz beynin kendine ait olan tümörleri var. Bunlar içinde de beyin zarlarından gelişen tümörleri ve beynin içerisindeki nöronlara desteklik yapan hücrelerin tümörlerini sık görüyoruz” dedi.
Tüm beyin tümörleri kötü huylu değil
“Beyin tümörü” dendiğinde çoğu insanın korktuğunu söyleyen, oysa gelişen tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde artık beyin kanserlerinin de başarılı bir şekilde tedavi edilebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Önder Öngürü, “Bu korku aslında hem doğru hem de değil. Beyin zarlarından gelişen tümörlerin çoğu ameliyatla çıkarılabiliyor veya radyoterapi ile tedavi edilebiliyor. Hastaların birçoğu da hayatını normal bir şekilde sürdürebiliyor. Bunların nüksetme ihtimali düşük oluyor. Nüksetse de tekrar ameliyatla çıkarılabiliyor veya radyoterapiyle tedavi edilebiliyorlar. Çocukluk çağı beyin tümörleri içerisinde de pilositik astrositomlar var, bunlar da genellikle iyi seyrediyorlar. Ancak kötü huylu tümörler de var maalesef. Glioblastoma dediğimiz ve yaşlı hastalarda pratikte sık karşılaştığımız tümörler çok hızlı seyrediyorlar” diye konuştu.
Hibya Haber Ajansı