ABD’deki temaslarının son gününde düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, açılım sürecinin devam edeceğini söyledi: “Türkiye bu süreci tamamlamak, hem de başarıyla tamamlamak zorunda. Tüm engellemelere, tüm tahriklere rağmen yolumuzda yürüyoruz. Çünkü bunun neticeye varması şart”
Başbakan Erdoğan, ABD’deki temaslarının son gününde düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) Park Hyatt Oteli’nde düzenlediği toplantıya katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan Erdoğan, açılım sürecinden teröre, Türkiye’deki basın özgürlüğünden Türk-Amerikan ilişkilerine birçok konuya değindi. İşte Başbakan’ın konuşmasından çarpıcı satırbaşları...
Gerekirse sil baştan yaparız
“Türkiye bu süreci tamamlamak, hem de başarıyla tamamlamak zorundadır, biz buna inanıyoruz. Partim ve hükümetim, bu süreci cesaretle nihayete erdirmek konusunda kararlıdır ve tüm engellemelere, tüm tahriklere rağmen yolumuzda yürüyoruz. Çünkü bunun neticeye varması şart. Bu sürecin Irak’ın kuzeyindeki terör altyapısının tasfiyesi konusunda da çok önemli sonuçlar doğuracağına inancımız var. İlk yapılan kabulde ortaya konan uygulama bizler için arzu edilen bir tablo değildi. Çeşitli uyarılar yapmamıza rağmen böyle bir tablonun oluşması gerçekten bizleri de üzmüştür. Biz bu tür şeyler olması halinde o konuya yönelik olarak bu işi sil baştan yaparız. Ve biz diğer adımlarımızı, diğer başlıklarımızı uygulamaya koyarız ama o konu askıya alınır. Çünkü bunu bir karşılıklı dayanışma içerisinde yapmamız gerekiyor.”
“Son günlerde, Türkiye’deki basın özgürlüğü başta ABD olmak üzere çeşitli çevrelerde tartışma konusu yapılıyor. Türkiye, tarihinin en büyük demokratik açılımlarını bizim dönemimizde gerçekleştirmiş, ifade özgürlüğü en geniş anlamıyla bu dönemde hayata geçmiştir. Yasakların kalktığı bir dönemdir bizim dönemimiz. Basın, tarihinin en özgür dönemlerinden birini yaşamaktadır. Ancak, bünyesinde bazı gazete ve televizyonların da mevcut olduğu bir holdingin, vergiden dolayı aldığı ceza, çarpıtılarak basın özgürlüğüne darbe gibi yansıtılmaya çalışılması düşündürücü. Vergi cezası, tamamen kanunlarımız çerçevesinde kesilmiştir. Vergi cezasının basını kontrol altına alma çabasıyla uzaktan, yakından asla ve asla ilgisi yoktur, olamaz.”
’İktidarları basın getirir’ mantığı
“Türkiye’de 7 yıl önce birçok konu konuşulamıyor, yazılamıyor, çizilemiyordu. Değişik baskı grupları basın üzerinde adeta Demokles’in kılıcı gibi duruyordu. Aynen, herkesin dilinde olan şuydu: ’İktidarları basın getirir, basın götürür.’Mantık buydu, anlayış buydu. Ama bugün basın, bir kez daha tekrar ediyorum, Türkiye;de tarihinin en özgür döneminden geçmektedir ve inanıyorum ki daha da özgürleşecektir.”
Hakarete ’Eyvallah’ demem
“Ama bu özgürlüğü eğer siyasi iktidarlara hakaret olarak telakki ediyorlarsa, tanımlıyorlarsa tabii ki buna örneğin mağduru olan bir kişi olarak Tayyip Erdoğan’ın eyvallah etmesi mümkün değildir. Eleştiriye sonuna kadar açığız ama hakaret edilince buna tahammül etmek mümkün değil. Ve bu konuda herkesin şöyle bir kendisini ayna karşısında düzenlemesi lazım. Buna bakmamız lazım.”
BU KONU KONU MU, BU HİTAP HİTAP MI!
Önceki gece eşi Emine Hamın’la Meksiyaka’ya giden Erdoğan, muhalefet partilerinin Tokat’taki saldırının ardından Başbakan’ın Türkiye’ye dönmesi gerektiğine ilişkin soruya, “Bu konu konu mu, Bu hitap hitap mı? Bu kadar basitleşti bunlar” diye cevap verdi.
ERDOĞAN ABD TELEVİZYONUNDA
Doğuya kaymadık ama AB, bizi 50 yıldır kapıda bekletiyor!
Başbakan Erdoğan, Amerikan PBS televizyonunda “Charlie Rose Show” adlı programa konuk oldu. Başbakan burada da gündeme ilişkin soruları yanıtladı...
AVRUPA BİRLİĞİ
Doğu, batının alternatifi değil
Doğuyu batının, kuzeyi güneyin alternatifi olarak hiçbir zaman görmedik. Biz şu anda normalleşme süreci içinde olan bir ülkeyiz ve bu iyi ilişkileri kaybetmemenin gayreti içerisindeyiz. Bu ilişkileri her yönde geliştirmenin peşindeyiz. AB’nin Türkiye’ye yaklaşımını yanlış buluyoruz. Çünkü 50 yıldır bizi bekletiyorlar. Son 50 yıldır sorumluluklarımızı yerine getirme yolunda birçok başarı sağladık. Ancak bu sürede üye olan onlarca ülke var. Bu ülkelerin bazıları Türkiye’nin AB müktesebatını karşılama yolunda yaptıklarıyla karşılaştırılamaz bile. Onlar zaten üye oldu, Türkiye hala kapıda bekletiliyor.
ECONOMİST’İN YAZISI
O köşe yazarı önce kendini test etsin
Başbakan, “Economist” dergisinde, “Erdoğan test ediliyor” başlığıyla, “Erdoğan’ın İran ve Sudan’la samimiyetinin, İsrail’e yönelik salvolarının İslamcı yaklaşım” olarak nitelendirildiğinin hatırlatılması üzerine, bunun söyleyenin kendi düşüncesi olduğunu söyledi: “Halkı Müslüman olan bir ülkenin Başbakanı’yım. Ama bu, halkı Hristiyan olan ülkelerle diyalog kurmamı engellemez. Bu yazıyı yazan köşe yazarının önce kendini test etmesi ve düzeltmesi gerekir. Tayyip Erdoğan ile yakından tanıştığı zaman, ben inanıyorum ki eğer kastı yoksa, art niyetli değilse, o zaman bu yazısını kendiliğinden değiştirir. Bu modern dünyada bunu bilmesi lazım. Bize ayrıca saygı duyması lazım. Ben, Türkiye’de yüzde 47 oy almış ve parlamentoda yüzde 65 temsil oranına sahip olan bir siyasi partinin lideriyim. Bir köşe yazısı yazmak da hiçbir şeyi belirleyemez, belirleyici bir yazı değil.”
ŞİDDET VE TERÖR
Sinagog saldırısında hahambaşına gittim
Başbakan Erdoğan, “İslam dünyasının liderlerinin Müslüman dünyasına yönelik şiddete neden sesini çıkarmadığına” dair bir soruya ise şu cevabı verdi: “Bunu söylerseniz biz buna çok üzülürüz. Çünkü bir defa bırakın Müslüman’ın Müslüman’a yaptığı saldırıyı, eğer bir Müslüman bir Hristiyan’a saldırırsa, o da aynı şekilde kınanmalıdır. Ben bir Müslüman olarak konuşuyorum, hiçbir Müslüman insanların öldürülmesine hoşgörüyle bakamaz. İslam’ın kelime anlamı barıştır. Barıştan gücünü alan bir din, insanların öldürülmesine müsaade eder mi? İkiz Kuleler vurulduğu zaman, bu konuda ilk açıklamayı yapan liderlerden biri bendim. Tüm o teröre ve teröristleri o dönemde lanetledim. Demek ki terörün dini, ırkı, vatanı, sınırı, dili yoktur. İstanbul’daki sinagog saldırılarında hahambaşını ziyaret eden ilk Türk başbakanı oldum, yaralı Yahudi vatandaşları ziyaret ettim. Çünkü benim bir sorumluluğum var. Onlar benim vatandaşım.”
SOYKIRIM İDDİASI
Ermenistan da arşivini açşın
Başbakan, “Ermeni soykırımı konusunda tarih daha ne kadar delile ihtiyaç duyuyor” şeklindeki soru üzerine de şunları söyledi: “Bir defa baştan şunu kesip atayım. ’Soykırım’olarak siz bunu kabullenirseniz, buna üzülürüz. Böyle bir soykırımı asla kabul etmiyoruz. Bu tamamen yalandır. İnsanları bunu ispata davet ediyorum. Bu konuda Türkiye kendi arşivlerini açtı. Ermenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’a 2005’te gönderdiğim mektupta, Ermeni tarafının da arşivlerini açmasını istedim.”
MİNARE YASAĞI
Dini özgürlükler referanduma gitmez
“Terörizm önüne İslam kelimesini yapıştırmak, hiçbir düşünüre asla yakışmaz. Bu İslam dünyasında çok kaygılara yol açtı. Belçika, Hollanda, Danimarka, İsviçre’de olanları biliyorsunuz. İnsanlara doğuştan verilen haklar, hiçbir zaman referanduma götürülemez. Yaşama hakkını referanduma götüremezsiniz, dini özgürlükler, düşünce özgürlüğü, bunlar temel haklardır. Bunlar üzerinde seçim yapılamaz. Bunlar ele geçirilen haklar değil, insanların doğuştan sahip olduğu haklardır. Maalesef Avrupa’nın ortasında, İsviçre’de böyle bir seçimin düzenlendiğine şahit olduk. Bunun değişeceğini ve bir daha dünyanın hiçbir yerinde tekrarlanmayacağını ümit ediyoruz.”
AFGANİSTAN
Afgan halkının güveni sağlanmalı
“Afganistan’la ilgili muharip güçteki sayı konusunda böyle bir talep dile getirilmeden önce adım attık ve asker sayısını 1750 civarına ulaştırdık. Yeni bir ilave olarak da Obama’ya, Afgan ulusal ordusunun kurulması ve bunlara eğitim verilmesi önerisinde bulundum. Türkiye’de ve Afganistan’da yaşayanların çoğunluğun Müslüman. Afgan halkının özgüvenini sarsarsak orada yapabileceğimiz işleri de yapamayabiliriz. Afganistan’ın tarihine bakıldığında, birçok lider ülke burada zorluklar yaşadı. Bunların tekrarlanmayacağından emin olmalıyız.”
İRAN
Nükleer silah değil enerji üretmek istiyor
“Karşınızdaki diyorsa ’Ben nükleer enerji elde edeceğim’, ’Hayır sen nükleer enerji elde etmeyeceksin, sen nükleer santral kurmak istiyorsun’ derseniz, bu tabii haksızlık olur. Aksi takdirde bölgede biz de nükleer bombaya veya atom santrallerine, nükleer silahlara karşıyız. Türkçe’de bir söz vardır: Bağcıyı mı döveceğiz, üzümü mü yiyeceğiz? Bizim maksadımız üzümü yemek, bağcıyı dövmek değil. Şimdi üzümü yiyeceksek biz şimdi olmayanı konuşmayacağız, olanı konuşalım “ dedi.