İşte Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları:
-Sel yaşanan bölgelerde önlemler yetersiz. Afetlere karşı kalıcı tedbirlerin hayata geçirilmesi artık zorunlu hale geldi. Yöredeki insanların kayıpları acilen giderilmeli.
-Yedi yıl boyunca yapılan bütün uyarılara karşın adeta savaş mağlubu bir ülkenin çaresizliği içinde taviz üstüne taviz vererek içte ve dışta milletimizin bütün birikimlerini tahrip eden AKP zihniyeti yolun sonuna dayanmıştır.
Yedi yıl gibi uzun bir süredir devam eden iktidar siyasetinde uslup kirliliği ve seviye kaybı nedeniyle aşağılanmayan hakarate uğramayan hor görülmeyen taviz verilmeyen hiçbir milli manevi değer kalmamıştır.
-Aradan geçen yıllardan sonra hükümetin süreklendiği yer ABD'den ürken, Avrupa'Dan çekinen buna karşılık işçi ve memurdan kaçan bir yönetim çürümüşlüğüdür. Hükümetin bu aşamadan sonra kazandıracağı bir şey yoktur. Yeterki ilk seçim gününe kadar tahribatı daha fazla katlamasın
AKP'NİN BAAS REJİMİ ARAYIŞI
-AKP'nin TBMM'deki sayısal çokluğu demokratik güç ve imkan olmaktan çıkmakta sivil isyasetin otokrat arayışlarının zemini haline gelmektedir. BUnun devam halinde Başbakanın hırçın öfkeli itici kavgacı ve dışlayıcı müflis politikalardan, Başbakanlığı seçilmiş hükümdarlık zanneden sakat demokrasi anlayışından, milletin yarısına düşman, oy vermemişleri hasım gören sorunlu milli irade zihniyetinden, ve hazımsızlıktan beslenerek muhaliflerin sindirilmek, basının susturulmak istendiği tek parti diktası veya AKP'ye mahsus bir Baas rejimi arayışının işaretleri alınmaya başlanmıştır.
HABUR'DA SİS PERDESİ ARALANIYOR
Üniformalı teröristlerin zafer çığlıkları ile omuzlar üstünde karşılandığı, bu alçalmaya nezaret eden güvenlik ve kamu güçleriin eliyle devlet otoritesinin ayaklar altına alındığı, devlete açıkça meydan okunduğu, hükümet memurlarının PKK'lıları aklamak için birbiriyle yarıştığı, anayasa ve kanunların çöpe atılıdğı görüntüler hafızamızda.
Şimdi Habur'da yaşananlarla ilgili olarak sis perdesi aralanmaya, bizce malum ama kamuoyu tarafından yeterince anlamlandırılamayan ihanet projesinin hesap verecek aktörleri ortaya çıkmaya başlamıştır.
BAŞBAKAN'IN ROLÜ DE ORTAYA ÇIKACAK
Bölücülükle yarıgılanan bir esmi milletvekili yaptığı açıklama ile PKK'lıların törenle kucaklanması, serbest kalmaları için hakimlerin ayarlanması, eli kanlı canilerin gönlünün alınmasında bütün tezgahı hazırlayan İçişleri Bakanı olduğunu açıklamıştır. Yaşanan rezaletlerle, yaşannaların sorumlusu ve yetkilisi arasında ilk andan itibaren zaten kurulmuş bulunan bu illiyet bağının şimdi ortaya çıkması şaşartıcı değildir. Yıkım sürecinde ve törirst kabul töreninde İçişleri Bakanınının gerisinde hükümetin başının rolünün de belgeleriyle açıklanması yakındır.
GÖRÜŞMEYİ AÇIKLAYIN
Başta Başbakan olmak üzere İçişleri Bakanı ile olaya müdahil idari, adli, güvenlik makamlarının ve memurların bu zan altında ve töphmetten bir nebzede olsa kurtulmaları ve haklarında verilecek hükmü hafifletmelerinin yolu yaptıkları yanlışları itiraf etmekten pişman olduklarını söylemekten ve milletimizden özür dilemekten geçmekte.
Bizim bu aşamada hesap sorma hakkımızı saklı tuttarak İçişleri Bakanından PKK aracılarından beklentimiz 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan görüşmenin kamuoyuna açıklanmasıdır.
SANATÇILARA TUZAĞA DÜŞMEYİN ÇAĞRISI
PKK'yı aklama ve siyasete çekme arayışı olan yıkım projesine toplumsal destek için sanatçılara yönelik kampanya başlatıldı. Biz siyasi görüşleri bize uysun uymasın sanat dünyasına saygılıyız. Eserlerini görüşlerini özgürce ortaya koymalarından yanayız. Ancak sanatın toplumcu özelliklerini istismarla Türkiye'nin önüne koyan yıkım projelerinin bilmeden yanında yer almalarını istemeyiz, dilemeyiz. Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin tahribatında hiçbir sanatçımızın alet olacağına da ihtimal vermeyiz. Bu konuda yanlışlar yaparak kirli bir cepheleşmenin içine düşmemeleri, milletimizden uzlaşacakları bir sürece girmemeleri ve ülkemizin tarihinde kötü hatıralar bırakmamaları en büyük temennimizdir. Bunun da böyle olacağına inanıyoruz, sanatçılarımıza tuzağa düşmeyecekleri konusunda güveniyoruz.