Aydemir, milletin birliği, adalete olan inancı ve haksızlıklara karşı duruşu üzerine çarpıcı mesajlar verdi.
BAŞBAĞLAR KATLİAMI: UNUTULMAYACAK BİR VAHŞET VE DİRENİŞ ÇAĞRISI
İbrahim Aydemir, 5 Temmuz 1993 tarihinde PKK’lı teröristler tarafından gerçekleştirilen ve 33 masum sivilin katledildiği Başbağlar Katliamı’nın yıldönümünde duygulu bir açıklama yaptı. Aydemir, o gece köyü basarak camide Kur’an okuyanları kurşuna dizen, evleri yakıp insanları diri diri ateşe atan zihniyeti bir insanlık değil, bir vahşet manifestosu olarak nitelendirdi.
Aydemir, Başbağlar’da sadece canların alınmadığını, aynı zamanda bir milletin birliğine, kardeşliğine ve inancına saldırıldığını vurguladı. Ancak bu saldırıların başarısız olduğunu, zira “bu milletin feraseti, bu milletin sabrı, bu milletin imanı onların kurşunlarından da, bombalarından da büyüktür” ifadeleriyle dile getirdi. Dökülen kanın yerde kalmayacağını belirten Aydemir, “o bölücü vatan hainleri, o insanlık düşmanları, döktükleri o kanda boğulacaklar” dedi. Milletin bu ihaneti unutmayacağını ve kendilerinin de unutturmayacağını, ölene dek bu ihanetin peşinde olacaklarını yeminle dile getirdi.
Başbağlar’ın bir katliamdan öte aynı zamanda bir direniş çağrısı olduğunu vurgulayan Aydemir, her yıldönümünde milletin kalbinde yeniden harlanan ateşin, birlik olmayı, diri kalmayı ve ihanet karşısında dimdik durmayı öğütlediğini belirtti. Bu davanın Hak davası, bu duruşun ise millet duruşu olduğunu ifade etti. Şehit edilen masumların çocuklarının büyüyerek vatana hizmet eden bireyler olduğunu belirten Aydemir, “Dualarımız şehitlerimize, hesabımız ise o kalleşlere” diyerek sözlerini tamamladı
KERBELA RUHU: HAK-BATIL MÜCADELESİNİN EBEDÎ SEMBOLÜ
İbrahim Aydemir, Kerbela’nın yıldönümünde yayımladığı mesajında, Hz. Hüseyin’in izinden yürüyenlerin zalime karşı direnişinin ebedî olduğunu vurguladı. Aydemir, Peygamber Efendimiz’in “gözümün nuru” dediği Hz. Hüseyin Efendimiz’in uğruna can verdiği hak davasının, dünya durdukça iman ehlinin kalbinde yaşayacağını ifade etti ve “Bir Hüseyin, milyon Yezid’i alt eder!” dedi.
Aydemir, Kerbela’nın sadece bir tarih değil, bir duruş olduğunu belirterek, “Yezid sadece 14 asır öncesinin değil, bugünün de adıdır” ifadeleriyle konuyu güncel olaylara taşıdı. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü mezalime atıfta bulunarak, “Kundaktaki bebekleri hedef alan, masum sivilleri gözünü kırpmadan katleden insanlık düşmanı Netanyahu da işte bu Yezid zihniyetinin bugünkü temsilcisidir” açıklamasında bulundu.
Aydemir’e göre, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da verdiği mücadele, bir hak-batıl mücadelesidir ve bugün de aynı mücadele farklı yüzlerle devam etmektedir. Her çağda Yezid’in var olduğunu ancak karşısında daima Hüseyinî bir duruş olacağını belirten Aydemir, bu duruşun imanla, sadakatle, adaletle beslenen ve hakka teslimiyetle yoğrulmuş kutlu bir duruş olduğunu söyledi. Mesajını, “Tarih şahitlik etmiştir ki; bir Hüseyin, milyon Yezid’i alt edecek kudrettedir. O kudret, saraylarda değil, secdede gizlidir” sözleriyle tamamlayan Aydemir, Yezidlerin zulmünün geçici, Hüseyinlerin davasının ise sonsuz olduğunu ifade etti
NİHAT GENÇ’E VEDA: MİLLÎ DURUŞUN VE VİCDANIN SESİ
İbrahim Aydemir, Türk fikir hayatının önemli kalemlerinden Nihat Genç’in vefatı üzerine bir taziye mesajı yayımladı. Aydemir, Genç’in sadece bir gazeteci veya yazar olmadığını, aynı zamanda millî duruşuyla öne çıkan, muhalif kimliğiyle de herkesin –katılsın ya da katılmasın– saygıyla andığı bir Türk aydını olduğunu vurguladı.
Aydemir, açıklamasında Nihat Genç’i fikirle kavga etmeyen, ama fikirsizliğe asla teslim olmayan bir mücadele adamıydı sözleriyle anlattı. Onun özgün dili, sahici muhalefeti ve yeri geldiğinde dostuna bile eleştiri yöneltmekten çekinmeyen ahlaki tutarlılığı ile bu milletin evladı olduğunu belirtti. Nihat Genç’i tanımak için aynı fikirde olmak gerekmediğini, ancak tanıyan herkesin onun sahiciliğine, samimiyetine ve vatanseverliğine şahitlik ettiğini ifade etti. Aydemir, “Nihat Genç, bu toprakların tarihî hafızasında hayırla anılacak bir şahsiyettir” diyerek derin üzüntüsünü dile getirdi.
Nihat Genç’in Türk entelektüel hayatına damgasını vurduğu, çok sayıda kitabı, yüzlerce yazısı ve ekranlara damga vuran çıkışlarıyla halkın iç sesi olduğu belirtildi. Onun gündelik siyasetin ötesinde, millî meselelerde gösterdiği hassasiyetle hafızalara kazındığı ve Milletin vicdanı olmayı göze alabilen, düşünce namusunu her şeyin önünde tutan kıymetli bir fikir adamı olduğu vurgulandı.