MALATYA'NIN 3 bin 500 nüfuslu Ağılbaşı beldesinde çiftçilik yapan ve "Şeho Dayı" diye anılan Karakoç'un gömleğinden şalvarına, çorabından ayakkabısına, hatta saatinin kayışına kadar her şeyi siyah.
Bu ilginç protestosunun sebebi 29 yıl öncesinde, 12 Eylül döneminde saklı. Sırrını SABAH'a anlatan Şeho Dayı, "12 Eylül darbesinden hemen sonra, köyümüzden 35 kişiyi gözaltına aldılar. Aranan kişileri sakladığım gerekçesiyle birinde 43, diğerinde 17 gün olmak üzere iki kez gözaltında kaldım. İşkence gördüm" diyor.
2004'e kadar Ağılbaşı'nda tek başına yaşayan, son 5 yılını ise Malatya Huzurevi'nde geçiren Karakoç, "Gözaltına alındığımız zaman köyümüzün yaşlılarından Teyfik Şener'i falakaya yatırmışlardı. Başçavuş Teyfik Dayı'ya, 'Hangi ayağından başlayalım' diye sordu. O da, 'Sol ayağımdan başlayın' deyince başçavuş, 'Bunlar sıkı solcu' dedi. Bize günlerce işkence yaptılar. Yaşadıklarımızdan Kenan Evren'i sorumlu tuttum. Onu protesto için 29 yıldır hep siyah giyerim.
Evren'in yargılanırsa beyaz giyeceğim" diye konuşuyor. ÖDP'nin her mitinginde, en ön sırada yer alan Şeho Karakoç, devrimciliğe geçişini ise şöyle anlatıyor:
"Devrimci gençlerin ilk şehidi akrabam olan Battal'dı (Mehetoğlu). Cenazesi için Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir, Deniz Gezmiş, İlker, Kadir gibi devrimci gençler Malatya'ya geldi. Cenazenin başında nöbet tutuyordum. İki polis, 'valinin emri' diye bir kâğıt getirdi. O gençler de arkasına bir şey yazıp kağıdı polislere gerdi verdi. Kâğıtta, 'Battal'ı gece defnedin. Gündüz defnederseniz olay çıkar' yazıyormuş. Gençler de, 'Battal'ı gece defnedersek önce valiyi defnederiz' diye yazmışlar. Sabah Battal'ı defnettik. Cenazeden sonra Dev-Genç'e katılmaya karar verdim.