Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç.Dr. Osman Can, yargıçların toplum ile ilişki kurmasının mümkün olmadığını anlatırken, “Yargı ve yargıçlar adeta kafes içinde” dedi. Can, yargının toplumun dışında olduğunu öne sürdü.
TBMM Ortak Çalışma Grubu tarafından Kayseri'de yapılan ‘Küçük Millet Meclisi'ne Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç.Dr. Osman Can ve kapatılan Refah Partili Kayseri Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Doç. Dr. Şükrü Karatepe konuk oldu. Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu'nda yapılan ‘Önyargılar Giremez’ isimli toplantıda Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç.Dr. Osman Can, basın mensuplarının ‘Raportörlük yaptığınız Ak Parti davasında, partinin kapatılmaması yönünde hazırladığınız rapor, önünüze konulan dosyadaki iddialar tatmin etmedi mi? Yoksa özünde herhangi bir siyasi partinin kapatılmasına karşı olduğunuz için mi partinin kapatılmaması yönünde rapor verdiniz?’ sorusuna, “Anayasa raportörü olarak burada bulunmadığım için bu soruları cevaplayamayacağım. Bu benim özgürlüğümdür. Şimdiye kadar 3 dosyada raportör olarak görev yaptım. DEHAP, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ve AKP ile ilgili dosyalara baktım. Üç dosyada da aşağı yukarı aynı sonuca ulaştım” yanıtını verdi.
Can, gazetecilerin yargıda ciddi kamplaşma olduğunu düşünüp, düşünmediklerine ilişkin soruya şu karşılığı verdi:
“2 yargıcın bulunduğu yerde siyaset vardır. Çünkü 2 tane insan vardır. Her insanın kendi politik ve felsefi düşüncesi vardır. 2'inci olarak yargı ile toplum arasında çok ciddi mesafe ortaya çıktı. Yargı toplumun adeta dışındadır. Sosyalleşme imkanları itibariyle mesela yargı mensupları lojmanlarda oturuyor. Yargıcın toplum ile ilişki kurması çok mümkün değil. İlişki kurmaya başladığında Adalet Bakanlığı tarafından soruşturma açılıyor. Yargı ve yargıçlar kafes içine alınmış durumda. Ardından da bunlardan adalet dağıtmasını istiyorlar.”
Doç.Dr. Osman Can, ‘kafes içine' alınanların adalet dağıtmasının mümkün olmadığını kaydederek şöyle devam etti:
“Bir kere kendi içinde paradoks, çünkü kafes içine almakla zaten onun yargıç olamayacağına inanıyorsunuz. Kafes içerisine alıp, kapısını kilitliyor, kapısını kıramıyorsunuz. Adalet dağıtacak, mümkün değil. Her insanın iç dünyasında endişe ve korkuları vardır. Düşman ve dost tasavvurları vardır. Kafes içine almakla ve toplum içine almakla bu korkuları kaldıramazsınız. Kafes içine aldığınız anda ne olur? Hiç kimseyi tanımadan dost ve düşmanı anlayamaz. Düşünün bu yargıçlar parti ve dernekleri kapatacak, toplulukları şu ya da bu yönden mahkum edecek. Ondan sonra da mahkumiyetin adil olmasını bekliyoruz. Her halükarda herkesin politik bir düşüncesi vardır. Hangi konu olursa olsun yargıcın olaylara bakış açısı vardır. İşte bu bakış kafes içindeyse farklılaşır, toplum içindeyse daha farklıdır. Biz ne için ortaya çıktık? YARSAV varken niye ortaya çıktık. YARSAV’dan temel olarak ayrıldığımız noktalar bunlar. Biz, hiçbir şeyin siyasetin üstünde olamayacağını çünkü siyaset üstü iddiaların diktatörlük heveslerini beslediğini söyledik. Yargı toplumsallaştırıldığı zaman toplumun yargısı olabilir. Ancak, o zaman adaleti tesis edebilir. Hakkında hiçbir fikir sahibi olmayan yargının adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Bunun için Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği'ni kurduk.”