Sami Selçuk yeni kitabında da Ergenekon konusundaki muhalif tavrını sürdürüyor...
Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, yeni yazdığı kitapta Ergenekon davasınnın hükümete karşı başkaldırı davası olduğunun altını çiziyor.
YargItay Birinci Başkanı olan ve 2002 yılında emekliye ayrılan Sami Selçuk, “Adıyla Siyasallaşan Bir Dava: Ergenekon” adlı bir kitap yazdı. Truva Yayınları’ndan çıkan kitapta Selçuk, Ergenekon davasında yaşanan hukuki süreç ve yapılan hatalara değindi. Neden böyle bir kitap yazdığını ise şu kelimelerle açıkladı:
“Konuyla ilgili önce sustum. Olmadı. Sonra soyut değerlendirmeler yaptım. Olmadı. Bilim der ki: ” Bal çok yararlı bir besindir. Ama sıcak çaya konulmaz; zehre dönüşür. Bilim der ki: Siyaset soylu ve özverili bir kamu hizmetidir. Ama bir tutamcık siyaset yargıya karıştırılırsa, virüse dönüşür. Yargı hastalanır, kirli adalet salgılar.
Selçuk’un yazdığı kitaptan alıntılar:
ERGENEKON DİYE DAVA YOKTUR
“Egerenekon diye bir dava yoktur. Sadece ” Türkiye Cumhuriyeti Hükümetin’e karşı başkaldırı suçu ve davası vardır. Davanın hukuki adı bu. Siyasi adı ise Ergenekon. Demek davayı siyasileştirme, daha işin başında, ona “Ergenekon” adını koyanda başlamıştır. Bu adla birlikte kimileri sanki bir Börteçine peşindedir.
DAVA BAŞTAN KİRLETİLDİ
“Bugün Türkiye, 115 yıl sonra bir Dreyfus Davası olayını yaşıyor. Toplum ikiye bölünmüş. Ergenekon diye mitolojik ve politik anlam yüklü, toplum bilincini saptırıcı bir dava karşısındayız. Dava bu adlandırmayla birlikte daha baştan kirletildi. Kanımca bu yüzden daha da duyarlı olmak zorundayız. Çünkü böyle ortamlarda maddi gerçeklerin uç/düşsel/gerçek benzeri/ yanılgılara yenilme olasılığı artar. Tıpkı iyi huylu urun kötü huyla ura dönüşmesi gibi. Olayda hukuksal yanlışlıklara değinenleri, davayı sulandırmak isteyen, ordu yanlıları; bunları dile getirmeyenleri ordu karşıtı diye göstermek, karalamak sığlıktır. Çok kez yazdım. Böylesine sığ bir anlayış, olsa olsa hukuk bilincinin bulunmadğı toplumlarda görülür.”
İNSANLAR YARGIÇ KESİLDİ
“Aziz Nesin, ”Türkiye’de üç kişiden beş kişi ozandır “ demişti. Bugünlerde de üç kişiden beş kişi yargıç kesildi, Türkiye’de. Dava dosyalarını inceleyen, fakat duruşma yapmadıkları için yüzleşmeyi ve diyalektiği yaşamayan Yargıtay yargıçları bile bu yetkilere sahip değilken, her önüne gelen aylardan beri soluk alır gibi hüküm kurup duruyor.”
GİZLİLİK ÖNEMLİ
“Soruşturmanın gizliliği gerekçesi çok insancadır, çok güçlüdür çok tutarlıdır: Kuşkulunun özsaygısı, şerefi örselenmemeli. Şuç işledikleri sanılan insanlar incitilmemeli, lekelenmemeli. Ön soruşturma asla bir güç gösterisine dönüştürlmemeli.”
ÖVGÜ DÜZMEK YANILGIDIR
“Kimi yazarların yaptıkları gibi, soruşturmaları, kovuşturmaları kişilere bağlamak, ” o bile olsa soruşturma yapardı, davayı açardı “ gibilerinden değerlendirmelerde bulunmak, sıradan bilgilere, tutumlara, ” bakın ne denli dürüst “ derecesinde övgüler düzmek bağışlanamaz bir yanılgıdır.”
EL KOYMA, GÖZALTI SON ÇARE
“Özel yaşamı ve konut dokunulmazlığını çiğneyen arama, mülkiyet hakkını örseleyen el koyma, birey özgürlüğünü ortadan kaldıran gözaltı, tutuklama gibi işlemler birer önlemdir. Kural gereği ”istisna“dır. Zorunlu olduğunda başvurması gereken ”son çare“dir; ”sıra dışı“dır. Öyleyse özenle kullanmak gerekir. Bunlar asla bir cezaya, yaptırıma, kurala dönüşmemeli; sıradanlaşmamalıdır. Gözaltı, tutukluluk süresi gereksiz yere uzatılmamalıdır.”
DEDİKODU KANIT DEĞİLDİR
“Dedikodu kanıt değildir. Mahalle kahvesi konusu olabilir, ama iddianamenin dayanakları arasında yer alamaz. Yasa, ” olaylar ayrıntılarıyla anlatılır “ demiyor; bilinçli olarak ” kanıtlarla ilişkilendirilerek açıklanır “ diyor... Anayasal düzene karşı suçları bizzar savcı soruşturmak zorundadır. Kolluk ifade alamaz.”
MAKUL SÜREDE YAZILMALI
“Herkesin ve özellikle tutuklu bulunan kuşkuluların iddianameleri makul sürede yazılmalıdır. Yazılmazsa ve hangi eylemlerden dolayı yargılandıklarını bilme haklarına saygı duyulmazsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre adil yargılanma hakkı çiğnenmiş olur.”