29 Mart seçimlerinde AKP’de dönemin başkanı ve dönemin ilçe başkanının soğuk savaşına tanık olan, yüzde 15’lik oy kaybına rağmen düşmeyen kalelerden Sincan’ın Belediye Başkanı Mustafa Tuna ilk yılını Ankara Hürriyet’e değerlendirdi.
Rutin belediye hizmetleri üzerinden siyaset yapmayacaklarını, Sincan’ın kronik sorunlarına çözüm için geldiklerini söyleyen Tuna, “‘Buraya şu kadar park yaptım, bu kadar kaldırım yaptım’ demeyi marifet görmüyorum. ‘Bugün kahvaltı yaptım, bin 500 kez nefes alıp verdim’ demek ne kadar anlamlıysa, ‘Park yaptım’ demek o kadar anlamlıdır” dedi. “Şehrin gününü popülizmle geçirmek bize yakışmaz” diyen Tuna şöyle konuştu:
“Sincan’da bizden önce taş üstüne taş koyan herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Biz de bu mesafeyi bir adım daha ileriye götürmek için göreve geldik. Sincan’ın günlük acil ihtiyaçları var. Orta ve uzun vade olan ihtiyaçlar var. Günlük ihtiyaçlar bellidir. Yoldur, kaldırımdır, parktır, bahçedir. Bunlar rutin hizmetlerdir ve zaten yapmak zorundayız.
‘Park, bahçe yaptım’ demek marifet değildir
‘Buraya şu kadar park yaptım, bu kadar bahçe yaptım’ demeyi ben marifet görmüyorum. ‘Bugün sabah kahvaltı yaptım, su içtim’ demek gibi bir şeydir bu. Günlük yemek ihtiyaçlarını zaten karşılayacaksın. Kimseye bir şey söylemek de istemiyorum. Belki o arkadaşlar için önemli bir şeydir. Ama benim anlayışıma göre, ‘Bir günde şu kadar nefes aldım’ demek ne kadar anlamlıysa, ‘Ben şu kadar park, bu kadar yol yaptım’ demek o kadar anlamlıdır.
Senin görevin zaten onları yapmak. Asıl olan vatandaşın gündeme getirmediği ve görevi de olmadığı büyük sorunları öngörüp çözümler üretmektir. Yöneticinin görevi, orta ve uzun vadedeki problemleri görüp tedbir almaktır.
Keçiören bugün ne halde?
Keçiören’de 40-50 sene önce yöneticiler hakikaten bugünleri görebilmiş olsalardı Keçiören bu hale gelmezdi. Ne hale geldi Keçiören? Boğazı sıkılmış bir çuval gibi. Arkası şişmiş, boğazı tıkanmış. Girilse çıkılmıyor, çıkılsa girilmiyor. Bunu şimdi vatandaş görüp, şikayet ediyor. 40 sene önce bunu görmek vatandaşın görevi değildi. Yöneticilerin görmesi lazımdı.
Sincan’da biz de rutin hizmetleri sessiz sedasız yapıp, orta ve uzun vadeli sorunların çözümü, planların doğru yapılması noktasında çalışıyoruz. Hükümetimiz ve Büyükşehir Belediyemizle koordineli şekilde çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesini buraya aktaracağız diye bir şey söz konusu olamaz. Ama bu önemli projeleri hızlandırmak ve işbirliğiyle yürütmek bizim görevimiz. Bir yıl içerisinde proje hızlandırılması noktasında epeyce mesafe aldık. Şehrin gününü popülizmle geçirmek bize yakışmaz. Parklara çiçek dik, kaldırımları düzeltip esnafa da ‘Merhaba’ deyip hoşça vakit geçirirsek şehrimize yazık ederiz.
Silolar bu yıl kalkıyor
Biz önemli projeleri hayata geçirmekle mükellefiz. Sincan, Yenikent ve Temelli ile bütünleştikten sonra 863 bin metrekarelik bir alana sahip oldu. Ankara’nın batı koridorunda gelişmeye müsait bir ilçe. Hızlı bir gelişme var ve bu gelişmenin sağlıklı olup olmamasının vebali bize ait. Sincan’ın en büyük sorunlarından biri olan merkezi siloların kaldırılması yönünde en önemli adımı attık. Kızılay’ın göbeğinde silo olması ne kadar anlamlıysa Sincan merkezde siloların olması o kadar anlamlı. Bunlar kalkmadan Sincan’ın köy görüntüsü ortadan kalkmaz. Başbakanımızın da desteğiyle Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, bu siloların olduğu alan belediyeye tahsis edildi. Şu an Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ihtiyaç duyduğu malzemeleri sökmeye başladı. Ardından yıkıma hemen başlıyoruz. Burayı kesinlikle bir iş merkezi ya da ticari alana çevirmeyeceğiz. Yeteri kadar sıkışan kentimizde cinayet olur. Buraya sosyal kültürel bir rekreasyon alanı yapacağız. Bu yıl içerisinde siloları kaldırıp, rekreasyon alanının inşaatına başlamış oluruz.
Çay kokusunda sona doğru
Diğer bir mesele Ankara’nın en önemli sorunlarından Ankara çayı ve bu çayın Sincan’a etkileriydi. Mahallelerimizde de çayın geçtiği bölgelerde bırakın balkona çıkmayı, pencere açamıyordu vatandaşlar. Koku eve giriyordu. Durulacak gibi değildi. Bu konuyla ilgili hem Büyükşehir Belediyesi hem de Çevre Bakanlığı yakından ilgilendi. İki kurumun da en üstündeki birimler iş birliği içinde dip çamurunu temizlemeye başladı. Etkisi bu yaz görüldü ve şiddetli koku yaşanmadı. Aynı kurumda işbirliği yapmak zorken, devletin tüm birimlerinin bu seferberliği bizleri ve Sincanlıları çok memnun etti. Çalışmalar devam ediyor. DSİ’nin çamuru temizlenmesinin ardından, beton kaplamaların ihalesini yapacak. Biz de yapacağımız rekreasyon alanıyla halkımızın sağlıklı ve keyifli vakit geçirmelerini sağlayacak yaşam alanları yaratacağız.”
“Ben yaptım oldu” zihniyeti doğru değil
TUNA bir geçen bir yılın ardından kendisini en çok üzen ve en çok memnun eden olayı şöyle anlattı:
“En çok sevindiren vatandaşın desteği, motivasyonu ve heyecanı oldu. Bu bize moral verdi. Vatandaş da el ele, omuz omuza gitmeye önem veriyoruz. Vatandaşlarımızın temsilcileri, muhtarlarımızla sürekli temas halindeyiz. Yaptığımız hizmetleri vatandaşımız sahiplensin istiyoruz. ‘Ben yaptım oldu’ zihniyetini doğru bulmuyorum. ‘Dünyanın en akıllısı benim’ diyemem, demem de. Benim kariyerime de uymaz. ‘Üzen şudur demem’ doğru olmaz. Hayat mücadele. Burası cennet değil. Karamsarlık noktasına gelmek bize yakışmaz. Sürekli dedikodularla vakit geçirmediğimizde bir sıkıntımız kalmaz.”
Mustafa Tuna ilk yılını değerlendirdi
Şehirler insan gibidir değişir
“YENİ belediye yasasıyla Temelli ve Yenikent’in Sincan’a bağlanmasının zorlukları var mı?” sorusunu Tuna şöyle yanıtladı:
“Zor kelimesi bizim lügatimizde yok. Az gayret ya da çok gayret vardır. Sincan’da iş birliğiyle sorunların üstüne gittiğimiz zaman, bu el birliğiyle 500 bin nüfusu harekete geçirdiğimizde, 500 binin sinerjisiyle çözülemeyecek sorun yok. Kurumlar arasında iş birliği vatandaşı da heyecanlandırıyor.
Yenikent ve Temelli’nin her türlü ihtiyacı gideriliyor. Sincan’daki belediye binamız yetersiz. Buradan bazı birimleri Yenikent’teki ek binamıza taşıdık. Yenikent’e gitmek burada bir mahalleye gitmekten kolay. Biraz Temelli mesafe olarak uzun, ulaşım ağlarıyla ilgili projelerimiz sonuçlandığında öyle de bir sıkıntımız kalmayacak.
Hizmetteki iyileşmeyi vatandaşlarımız görüyor. Temelli’de daha önce çöp süpürme aracı olduğunu bilmiyorum. Şimdi sürekli sokaklar süpürülüyor. Altyapı iyileştirmeleri ortada. Vatandaş da bunu gördüğü için memnun. Tabii ki ihtiyaçları olur. Şehirler insan gibidir. Talepler sürekli değişir. Beş yaşında talep başkadır, 25 yaşında başkadır. Kuşkusuz yönetimlerin de bu ihtiyaçları adil bir biçimde gidermesi gerekir.”
Dağarcığımızda ‘Bana ne’ yoktur
“BELEDİYE başkanlarının sokakla bağ kurması önemlidir. Bir yılda bu bağı kurabildiniz mi?” sorusunu Tuna şöyle yanıtladı:
“İlk günden itibaren her cuma günü halk günü yapıyoruz. Sabahtan öğleye kadar esnafla, öğleden sonra vatandaşla bir araya geliyoruz. Sırasıyla Sincan, Yenikent ve Temelli’de halk günlerini yapıyoruz. Açık görüşte vatandaşımızın hiçbir isteğini, ‘Bu bizim görevimiz değil’ diyerek geri çevirmiyoruz. Dağarcığımızda ‘Bana ne’ kelimesi yoktur. Vatandaşın her türlü sıkıntısını dinleyip, bizim yapabileceğimiz konuları hızlı bir şekilde neticelendirmek, bizim yetkimizde olmayan konularda da yetkilileri harekete geçirmek asli görevimizdir.”
Bıdı bıdıyla uğraşacak ne halim ne de vaktim var
TUNA, 29 Mart seçimleri öncesi AKP’li olan dönemin belediye başkanı ve dönemin ilçe başkanı arasındaki çekişmenin etkilerinin devam edip etmediği yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:
“Yaşanmaması arzu edilen işlerle benim ilgilenmem enerjiyi boşa harcamaktır. Benim dedikodularla, ‘bıdı bıdı’yla, itişmeyle, kakışmayla uğraşacak ne halim ne de vaktim var. Enerjimi buna harcayacak lüksüm de yok. Bizim hedeflerimiz var. Bu enerjimizi de projelerimize yönlendiriyoruz. Ağzı olan konuşur. Biz dedikodularla, iç çekişmelerle bir dakika kaybedemeyiz. Dolayısıyla, ‘O öyle dedi’, ‘Bu böyle dedi’, ‘Bu onun adamı’ gibi konularla ilgilenmiyoruz. Olmaması gerekiyor fakat bu dedikodular insanlık tarihince olmuş, olacaktır da. Net söyleyeyim, boş şeylere ayıracak vaktimiz yok, işimize bakıyoruz.