Ecesu Sevindik, öğrenciyken dizide çalışma imkanı bulan birkaç şanslı isimden. Uzun süredir devam eden Unutma Beni dizisinin bir parçası olan Sevindik, okulu ve diziyi birarada yürütüyor. Kimi zaman bu durumun yorucu olabildiğini söyleyen genç oyuncu, İstanbullu olmasına rağmen Ankara ’yı daha çok sevdiğini söylüyor. Sevindik, diziyi ve gelecekteki planlarını anlattı:
“Unutma Beni’ye, bin 275’inci bölümde girdim. Yedi sezondur devam eden bir dizi ve çok sayıda usta isim var. Daha önce dizi deneyimim yoktu. O yüzden biraz endişe duydum ama sette kimse bana ilk kez dizide oynuyorum gözüyle bakmadı. Geçtiğimiz yıl bizim de kamera önü oyunculuğu dersi vardı. Diziye kolay alışmamda onun faydası oldu sanırım. Şu an Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Diziyi ve okulu birlikte götürmek zor olabiliyor. Bazen okuldan çıkıp gitmem gerekiyor. Yada setten çıkıp okula gidiyorum. Ama memnunum.
HAZAL BANA BENZEMİYOR
Hazal karakterini canlandırıyorum. Birkaç tane aşk hikayesi var. O aşk hikayelerinden birinin parçasıyım. İki tane birbirine aşık çift var. Onların arasına girmeye çalışıyorum ama kötü bir karakter değilim. Hazal, çok bana benzemiyor. Çok fazla duygularına göre hareket eden bir kız, ben öyle değilim. Mesela adam ‘Ben seni sevmiyorum’ diyor, bunu bile bile sürekli adama gidiyor.
Ankara’daki dizi ortamının aile gibi olduğu söylenirdi. Ben de diziye girince bunu öğrenme şansına sahip oldum. Buradaki set ortamı gerçekten aile gibi. Hatta gerçek hayatta da aile olanlar var. Unutma Beni, benim bu işe tutunmama neden oldu. Konservatuar çok zor. Psikolojik savaş veriyorsun. ‘Ben oyuncu olamayacağım’ diye düşündüğüm bir dönemde diziye girdim ve benim bu işe tutunmama neden oldu.
İSTANBUL ’A DÖNMEK İSTEMİYORUM
Bu işe Ankara’da başlamak iyi bir şey. Sektörün en iyi okullarının da Ankara’da olduğunu düşünüyorum. Ben İstanbulluyum ama Ankara’da yaşıyor olmaktan da mutluyum. İstanbul’da yaşarken fark etmiyorsunuz ama buraya gelince oranın ne kadar yorucu olduğunu görüyorsunuz. Şimdi de İstanbul’a dönmek istemiyorum. Ankara biraz daha aile gibi. İstanbul’a gidince insanlar ne yapacağını bilemiyor. İleride İstanbul’a gideceksem, burada tam anlamıyla donanımlı hale gelip öyle gitmek istiyorum.
Ankara, İstanbul’a göre daha olgun bir yer. Burada pişmek gerekiyor. İstanbul’da çok iyi oyuncu arkadaşlarım var ama iyi yerlere gelemediler. Bütün büyük oyuncular Ankara’dan çıkıyor. Oyunculuğun pişme ocağı Ankara. Ayrıca Ankara’da tiyatro yapmak da kolay. Okul olduğu için şu an tiyatro yapamıyorum ama okulda ders olarak yapıyorum. Tiyatro eksiğimi okulda tamamlıyorum. İstanbul’da gerçekten iyi bir şey olmadığı sürece gitmeyi de yaşamayı da düşünmüyorum.
SOSYAL MEDYADA TEPKİLER KÖTÜ
Diziden sonra artık yolda tanıyanlar oluyor. Diziyi gündüz kuşağını takip eden insanlar daha çok izliyor. Sokakta insanlar gördüğünde çok güzel tepkiler veriyor ama sosyal ortamlarda çok güzel yorumlar olmuyor. Halkımız genelde birbirine aşık çiftleri daha çok sevdiği için ben arayı bozan karakter olarak görünüyorum. Hazal’ı hiç sevmediklerini belirten mesajlar atıyorlar. Sevenler ise dizide farklı bir karakter olduğum için seviyorlar.
Evime kadar takip eden biri oldu. Çocuklu bir kadın. Yolda görmüş, orada konuşmaya cesaret edememiş. Tam kapıyı açacakken bir el kolumu dürttü. Sonra diziyi izlediğini ve konuşmak istediğini söyledi. Çocuğu da izliyormuş.
Herkesten bir şey öğreniyorum. Kameramandan da, makyözden de. Hayata böyle bakıyorum aslında. İzlediğim dizilere filmlere bu gözle bakmaya başladım. Bu sayede sektörü öğrenmiş oldum. Tiyatro sahnesinde kendinizi izleme şansı olmuyor. Dizide ise kendimi objektif bir açıdan değerlendirme şansı buluyorum.”