1995 yılında ilk kez yola çıktıklarında bugünlere gelmeyi düşünmediklerini kaydeden Ahmet Boyacıoğlu, “Çünkü kimsenin denemediği, bilmediği farklı bir festival yapıyorduk. Ülkemizin büyüklüğü göz önüne alındığında üç hafta içinde 3 bin kilometre yol kat etmek ve hepsi 35mm olan (o zaman digital sinemanın adı bile yoktu) filmleri göstermek ne derecede başarılı olurdu ve bunu kaç yıl sürdürebilirdik bilmiyorduk” dedi.
2001 krizinden bu yana özel sektörün kültür ve sanata desteğinin çok azaldığını belirten Boyacıoğlu, şunları söyledi:
“Kültür ve sanatla ilgilenen şirketler de artık kendi sanat bölümlerini kuruyorlar ve kendi adlarını taşıyan etkinlikler yapmayı tercih ediyorlar. Bizim yıllardır tek destekçimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı. Ne yazık ki Ankara’daki belediyeler de kültür ve sanata çok yakın değil. Almanca’da bir atasözü vardır: Zorluklar insanı usta yapar. Biz de Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan aldığımız katkıyı en akılcı şekilde kullanarak festivalimizi düzenliyoruz.”
Filmle sınırlı kalmıyor
Gezici Festival’in yalnızca film gösterimleriyle sınırlı kalmadığını kaydeden Boyacıoğlu, “Gösterdiğimiz Türkiye filmlerinin yönetmen ve oyuncuları Ankara’ya gelerek izleyicilerle söyleşiyorlar. Ayrıca festivalin belirlediği tema çerçevesinde tartışmalar düzenliyoruz. Bu yıl Zeki Demirkubuz’un “kıskandığı” Amerikan filmlerinden oluşan bir bölümümüz var. Demirkubuz bu filmleri izleyicilere sunacak ve bu seçkiyi neden oluşturduğunu anlatacak. Artık öyle bir noktaya geldik ki Gezici Festival’in gösterimlerini izleyebilmek için işinden izin alan izleyicilerimiz var. Festivalimizin en büyük özelliği ticari sinemalarda gösterim şansı bulamayan önemli sanat filmlerini izleyicilerle buluşturması” dedi.
Sürprizlerimiz var
Bu yılki festivalin sürprizlerle dolu olduğunu anlatan Boyacıoğlu, şöyle devam etti:
“İki filmi ön plana çıkarmak istiyoruz. Biri Pier Paolo Pasolini’nin 1962’de çektiği çarpıcı belgesel “Öfke”, diğeri de Tuncel Kurtiz’in yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenip başrolünde oynadığı 1979 yapımı Gül Hasan. Avrupa’ya göçün 50. yılının kutlandığı 2011’de farklı ve sıradışı bir göç hikayesi anlatan Gül Hasan mutlaka izlenmeli.”
9 Aralık’ta Sinop’ta buluşuyoruz
“Bu yıl yönetmen Muzaffer Özdemir’in de katkısıyla Sinop’tan bir teklif aldık ve ön konuşmayı yapmak üzere Sinop’a gittik. Karşımızda Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin üyelerini bulduk. Hepsi kentleri için bir şeyler yapmak çabasında olan istekli ve çalışkan insanlar.Ankara’daki gösterimleri kaçıranları, 9-12 Aralık tarihlerinde, bizce Karadeniz’in en güzel kenti olan Sinop’a bekliyoruz. Festivalle ilgili bilgi www.gezicifestival.org adresinden elde edilebilir.