Aydemir, Amerika, Çin, Rusya ve Avrupa Birliği gibi güçlerin izlediği politikaların yalnızca jeopolitik değil, aynı zamanda psikopolitik okumalarla da değerlendirilmesi gerektiğini kayda geçerek, ‘Bugünün dünyasında devletler rüya görmüyor, rüya yaşıyor’ dedi.
BASTIRILMIŞ ARZULAR SİYASETİN ZEMİNİNİ OLUŞTURUYOR
Freud’un rüyaları bilinçaltındaki bastırılmış arzuların kamufle edilmiş dışavurumu olarak tanımladığına işaret eden İbrahim Aydemir, bu teorinin günümüz siyasetinde geniş bir izdüşümü olduğuna dikkat çekti.
Aydemir, ABD’nin küresel üstünlüğünü yitirme korkusunun dış politikada sürekli bir “düzen kurucu müdahale” kisvesiyle sahnelenmekte olduğunu belirtti. Çin’in, Batı karşısında tarih boyunca yaşadığı güçsüzlük travmasını bir “medeniyet yürüyüşü” olarak yeniden rüyalaştırdığını, Rusya’nın ise Sovyetler sonrası yaşadığı çöküş hissini telafi edebilmek adına agresif politikalar izlediğini ifade etti.
Bu durumun, Freud’un “yer değiştirme” ve “yoğunlaştırma” mekanizmalarıyla örtüştüğünü aktaran Aydemir, devletlerin gerçek arzularını sembolik dil ve dolaylı stratejilerle uygulamaya koyduklarını, bu nedenle görünüşte savunmacı olan pek çok politikanın aslında bastırılmış ihtirasların tezahürü olduğunu söyledi.
SİMGELER, SÖYLEMLER VE YÜZLEŞİLMEYEN TARİHLER
Aydemir, güç merkezlerinin kendi halklarına ve uluslararası kamuoyuna yönelttikleri söylemleri de Freudçu bir bağlamda analiz etti. “Özgürlük, insan hakları, güvenlik” gibi yüksek sesle telaffuz edilen kavramların, çoğu zaman arka plandaki baskılanmış güdüleri maskelemek için kullanıldığını belirten Aydemir, Avrupa Birliği’nin kolonyal geçmişten doğan suçluluğunu ‘bir değerler birliği’ imajıyla örttüğünü, Çin’in ise ‘ortak kalkınma’ söylemiyle yeni bağımlılık ilişkileri kurduğunu dile getirdi.
Aydemir şunları kayda geçirdi:
“Devletler, halklarına ve dünyaya gösterdikleri söylemle, aslında kendi bilinçaltı çelişkilerini bastırıyor. Tıpkı Freud’un rüya kuramında olduğu gibi, semboller ve simgelerle örtülen bu arzular, bir gün doğrudan bir çatışmaya dönüşebilir. Çünkü bilinçaltı hiçbir şeyi sonsuza dek bastıramaz.”
KÜRESEL RÜYA KİMİN KÂBUSU?
Önceki dönem milletvekili Aydemir, Freud’un en kritik tespitlerinden birini günümüz siyasetine uyarladı:
“Rüya gören, rüyasının içeriğini kontrol edemez. Ancak başkaları o rüyadan etkilenebilir.”
Bu çerçevede Amerika’nın demokrasi rüyası Irak’ta bir halkın kâbusuna dönüşmüş, Çin’in kalkınma hedefi Afrika’da borç sarmalı yaratmış, Rusya’nın yeniden doğuş arayışı Ukrayna’da savaş getirmiştir.
Dolayısıyla, Aydemir’e göre bugünkü dünya düzeni, Freud’un tarif ettiği gibi bir “nevrotik yapı” sergilemektedir.
“Bastırılan her şey bir gün geri döner” diyen Aydemir, dünya barışı için rüyaların dürüstçe yorumlanması gerektiğini, büyük güçlerin önce kendi psikolojik zaaflarıyla yüzleşmesi, sonra adil bir düzen inşa etmesi çağrısında bulundu.