Düğme baştan yanlış iliklendi
CHP Lideri Deniz Baykal, dün bana, “Başbakan’ı açılımdan vazgeçirmeli” dediğinde, “Bakarsınız bu amaçla asıl katkı AKP içinden gelir” diyemedim.
Baykal’la o sohbetimi haberleştirdim; çünkü bugün de iktidar partisindeki açılımla ilgili gelişmeleri yazmaya devam etme kararındaydım.
Her yeni gün birbirinden ilginç yeni yaklaşımlar görünce bu kaçınılmaz oldu.
Sizi yormayayım; AKP’de açılım kırılmasının mutlaka bir sonuç yaratacağını ileri sürebilirim; ama yıkıcı deprem etkisi yaratmayacağı kesin olan bu sonucun, nasıl bir sürecin ardından ortaya çıkacağını ise tam kestiremiyorum.
Azımsanmayacak sayıda iktidar milletvekilinin ‘katılıyorum’ dediği önceki iki yazıma ilaveten yeni gözlem ve bilgilerimi aktarmakla yetineceğim.
CEKETİMİZ DÜZGÜN GÖRÜNEMİYOR
Şunu yinelemem gerekir ki, iktidar grubunun ana sıkıntısı açılımın çerçevesinin başından çizilmemiş olması.
Bunu en açık, kabineden bir ismin şu sözleri ortaya koyuyor:
“İşi başında ceketin ilk düğmesini yanlış ilikledik. Bütün düğmeler de bu sıralama ile devam ettiğinden ceketimiz bir türlü düzgün görünmüyor.”
Sonrasında gelen eleştiri ise işin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a verilmesi.
Anlıyorum, “Tabii ki gelişmeler kötüye gittiğinde bulunacak ilk günah keçisi işin başındaki isim olur” diyebilirsiniz.
Ancak birincisi, birçok milletvekilinden, “İçişleri Bakanlığı bu sorunda taraf zaten. Taraf konumunda da kalması gerekirdi. Bu yapılmadığı gibi tarafın sorunu çözmesini bekliyoruz” eleştiri gelmesini ciddiye almayalım mı?
İkincisi Atalay uzmanı gibi bir milletvekilinin şu sözlerine bakalım: “Atalay böylesi bir işi çözecek siyasi niteliklerle donanmış değil. Ancak Başbakan’ın bu sorunun orkestra şefliğini kabine içinde Atalay dışında birine vermesi de mümkün değildi.”
Geçen hafta Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş’in kürsüde konuşan DTP Diyarbakır Milletvekili Gültan Kişanak’a tepkisini “sonraki günlere” örnek olur diye önemsemiştim, baktım grupta da aynı kanı hâkim.
Anayasa Mahkemesi’nin kapatma kararına AKP’nin sevinmediğini biliyoruz; ama bunun, parti yönetimine, TBMM’de gruptaki tansiyonun yükselişini önleme avantajı sağladığını da görmemiz gerekir.
ŞU GELİNEN NOKTAYA BAKIN
Başbakan Tayyip Erdoğan, “Ne pahasına olursa olsun açılıma devam” dedi. Biz buna inansak da yaklaşan tehlikeyi en iyi şu cümle ifade edebilir:
“Herkes bilsin ki TBMM’de artık Güneydoğulu bir milletvekili görünce başını çeviren milletvekilleri de var; üstelik ikisi AKP’li olsa dahi.”
“Bu çok yanlış” dediğimizde, yanıt “Ne yapayım, içimden gelmiyor” oluyor.
Bence burası sözün bittiği bir yer ve buradan bir dönüş şart.
Dilerim, Atalay’ın partideki Kürt kökenli vekillerle yapmaya başladığı, birinin de dün akşam gerçekleştiği buluşmalardan bir umut çıkar.
Ancak yanlış üstüne yanlış nasıl önlenecek sorusu hâlâ ortada.
Gelin şu Alevi açılımına bakalım; partinin Alevi milletvekili bakanın toplantı davetini reddediyor hem de, “Kürt açılımına payanda yapılıyor” diyerek.
Yetmiyor, aynı toplantı için şaka gibi katılımcı listesi düzenleniyor.
Alevilerin kızgın olduğu Ökkeş Şendinler hangi araştırması, çalışması için bu toplantıya çağrılıyor; “Olsa olsa provokasyon için” dense haksızlık mı?
ŞÜKRÜ KÜÇÜKŞAHİN HÜRRİEYT