Adem Yavuz ARSLAN yazdı…
Al Ergenekon'u ver PKK'yı
Şaka gibi ama değil. 'Türkiye tarihinin en kritik üç soruşturması'nı yürüten özel yetkili savcılar HSYK tarafından görevden alınmak isteniyor. Üstelik de hiçbir gerekçe ortaya koyamadan.
Herkesin malumu olduğu üzere bazı HSYK üyeleri son dakika hamlesiyle kurula yeni bir taslak sundu.
Buna göre Ergenekon Soruşturması'nın savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve Ali Pekgüzel ile İstanbul Başsavcısı Aykut Engin Cengiz, vekili Turan Çolakkadı görevden alınıyor.
Ayrıca 'derin PKK' olarak adlandırılan ve terör örgütünün şehir yapılanması olan KCK operasyonunu yürüten savcıların kellesi isteniyordu. Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetleri soruşturan savcılar ve Doğu'daki bazı kritik savcıların da yerleri değiştiriliyordu.
Şok eden bu talep karşısında Bakanlık rest çekti. Çünkü taleplerin ne yasal dayanağı vardı ne de gerekçesi. Üstelik Anayasa'nın 'hakim teminatı' kuralına aykırıydı. Bakan yurtdışında müsteşar toplantılara katılmıyor. Kurulun diğer üyeleri kendi aralarında toplanıyor. Oysa HSYK kanunu net. Kurul üye tam sayısı ile toplanır. Yani bakan ve müsteşarsız toplanıp taslağı görüşmeleri de usulsüz. Duyumlar müsteşar ve bakanın 'böyle bir kararnameyi' asla imzalamayacağı yönünde. Yani bir yaz kararnamesi çıkmayabilir.
Kriz sürerken önceki akşam ilginç bir gelişme yaşandı. HSYK'dan Adalet Bakanlığı Müsteşarı'na bir not iletildi. Mealen 'tamam biz Ergenekon'a dokunmayalım ama faili meçhul cinayetler ve PKK'ya yönelik operasyonu yapan savcıları istiyoruz.'
İnanılması güç ama bunlar yaşanıyor. Hukuk ve adaleti temsil etmesi gereken kurullarda 'al bunu ver şunu' üslubuyla pazarlıklar yapılıyor.
İnsan doğal olarak merak ediyor. PKK'nın şehir yapılanmasını, finans kaynağını, ideologlarını, gençlik yapılanmalarını çökerten son derece başarılı bir operasyondan HSYK neden rahatsız olur?
Faili meçhullerin aydınlanması, bölge insanının devlete ve adalete güveninin tesis edilmesine kim neden karşı çıkar?
Acaba Baykal'ın tabiriyle bazı konuların mıncıklanması, derinlemesine incelenmesi istenmeyen şeylerin ortaya dökülmesine mi neden olacak? Ya da bu teklifi yapan kurul üyelerinin niyeti zaten Ergenekon'u gösterip KCK'yı razı etmek miydi? Her şekilde skandal bir tablo. Halk yargıya doğrudan müdahale edenleri affetmez, etmeyecektir de.
Katsayı dediğin bir emirdi!
ÖSS'de 30 bin öğrenci sıfır çekti. Matematik ve Fen'de döküldük. Tam bu noktadan hareketle eğitimi tartışacaktık ki 28 Şubat'a geri döndük. Katsayı tartışması yeniden gündemde. Hatta kurul üyesi Bülent Serim de 'imam hatiplerin yolu açılıyor' diye istifa etti.
Oysa katsayı tartışması tamamen siyasi bir tartışmaydı. 28 Şubat döneminin kudretli paşası Org. Çevik Bir, dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz'e 'emir-talep' karışımı 'gizli' bir yazı yazmış ve 'orta öğretim puanı irticacıların işine yarıyor. Gereğini yapın' demişti. 14 Temmuz 1998 tarihli ve emir üslubu ile yazılmış mektuptan kısa bir süre sonra Gürüz de gereğini yapmıştı.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın deyimiyle 'Üç imam hatiplinin önünü kesmek için' binlerce meslek liseli mağdur edildi. Çünkü tüm meslek liseleri içinde imam hatiplerin oranı sadece yüzde 8. Yazıyla yüzde sekiz. Meslek liselilerin yüzde 91'i de 'kurunun yanında yaş da yanar' mantığıyla katledildi.
Dolayısıyla katsayı dediğimiz olay 'daha iyi eğitim' için üretilmiş bir sistem değil. Çevik Paşa'nın deyimiyle 'bir toplum mühendisliği projesi olan 28 Şubat' döneminin bir mirasıdır. Dolayısıyla YÖK Başkanı Özcan'ın yapmaya çalıştığı bu kötü mirastan kurtulmak.