Arınç, Albay Dursun Çiçek'in imzasının bulunduğu skandal belge için "Sayın Genelkurmay Başkanı'nın ifadesiyle 'o kağıt', ceza hukuku bakımından maddi delil olarak kabul edilebilir" dedi...
Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarını öngören düzenlemenin ardından tepkiler yükseldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Askerlerin sivilde yargılanması diye bir şablon, bir çerçeve doğru değil. Ben bir hukukçuyum. Yıllarca askeri mahkemelerde dava takip ettim. Türkiye'de Anayasa hükmü gereğince yargı bağımsızdır. Benim buna eklemek istediğim bir kelime daha var. Yargı bağımsızdır, ama aynı zamanda tarafsız da olmalıdır. Türkiye'nin sıkıntısı yargının bağımsız olup olmamasında değil, yargının tarafsız olup olmamasında düğümleniyor.
Neden böyle bir düzenlemeye gerek duyuldu?
Ben 12 Eylül'den sonra sıkıyönetim mahkemelerinde çok sanıklı davalara girdim, örgüt davalarına girdim, ceza davalarını takip ettim. Askeri Yargıtay'da gördüğüm hukuki titizliği ve dosyaları sonuna kadar incelemeyi, hukuka olan bağlılığı her zaman takdirle anmışımdır. Bazen sivil mahkemelerde gördüğünüz eksikleri askeri yargıda göremeyebilirsiniz, askeri yargıda gördüğünüz eksikleri de sivil yargıda bulmayabilirsiniz.
Bu tamamen hakimlerle, savcılarla ve yargı düzeninin kendi işleyişi içerisindeki birtakım sorunlarla ilgili konulardır. Biz de dualizm var. Hem askeri yargı hem de sivil yargı var. Bu dünyanın birçok yerinde artık yok. Yargı birliği var. Ama, mevcut 1982 Anayasası şu anda yürürlükte olduğuna göre, Anayasa'nın 145. maddesine göre bizim askeri yargı diye bir kurumun varlığını kabul etmemiz gerekiyor.
Yargı birliği şart
Askeri mahkemeler, anayasal kurumlar.
Türkiye'de 1982 Anayasası kendisinden önceki döneme bir tepki olarak geldiği için, sivildeki yapılaşmayı paralel olarak askere de taşımıştır. Sivilde ne varsa askerde de o var. Bu çok doğru değil. Sivilde asliye ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemesi var, askerde de disiplin mahkemesi, askeri mahkeme var. Sivilde Yargıtay var, askerde Askeri Yargıtay, sivilde Danıştay, askerde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi var.
Böyle bir dualizm, böyle bir paralel yapılanma dünyanın gelişmiş demokratik ülkelerinde artık terk edildi. Bizde de bundan tek yargı sistemine doğru bir gidiş olacak. Bundan endişe duymaya gerek yok. Hakim aynı hakim, sistem aynı sistem. Askeri yargı şüphesiz askeri suçlara bakacaktır, askeri mahalde işlenen suçlara da bakacaktır. Ama, asker kişilerin işledikleri sivil suçlara bakmayacaktır.
Rol biçilmedi
Neden bakamayacaklar?
Çünkü, bizim bir Türk Ceza Kanunu'muz var, askerin de Askeri Ceza Kanunu var. Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olmayan konular, yani sivile yönelik şiddet veya bir başka suç çeşitlerinin sivil yargının bakması esasen Anayasa'nın 145. maddesinin içerisinde vardır. Biz bugünkü düzenlemenin amacının, sivile, askere rol biçmek olduğuna inanmıyoruz. Hukukun gereğini yapıyoruz. Diyelim ki Albay Dursun Çiçek'le ilgili bir iddia var. Bu iddia nedir?
Böyle bir belge gerçekse, bu bir darbe teşebbüsünde bulunan, halkı kışkırtmaya çalışan, hatta toplumun bir kesimini yok etmeyi planlayan, bunun nasıl olacağını düşünen bir ön çalışmadır, 4 sayfadan ibaret olduğu söyleniyor.
Askeri Savcılık kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Şimdi, bizim hukukumuzda özellikle ceza hukukunda delil serbestisi prensibi vardır. Askeri savcı veya Askeri Savcılık bu belgenin fotokopi olduğunu, aslının bulunmadığını ifade ederek, buna dayalı bir takipsizlik kararı oluşturdu. Bu askeri yargı bakımından geçerli olabilir, ama sivil yargı bakımından geçerli değil. Çünkü, bizim Ceza Muhakemesi Kanunu' muzda pet şişenin kapağı bile bir suç delili olabilir. Buradan yola çıkarak bile delil bulmak mümkün.
Sayın Genelkurmay Başkanı'nın ifadesiyle "o kağıt", bir ceza hukuku bakımından bir maddi delil olarak kabul edilebilir. Onunla ilgili başka buluntular, bilgiler, belgeler varsa o hakimler bunu beraata ya da mahkumiyete yönelik bir delil olarak kabul edebilir. (Bugün)