ANKARA / Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük komedyenlerden biri olan Sadri Alışık’ın kendisi gibi oyuncu olan oğlu Kerem Alışık, Ankara sevdasından oyunculuğun kurallarına, devlete bağlı sanat kurumlarının kapatılmasını öngören ve tartışmalara neden olan Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa tasarısından sektörel sorunlara kadar birçok fikir ve deneyimlerini Ankara Hürriyet’e anlattı.
Yaklaşık iki yıl önce Ümitköy’de, sinema, tiyatro, müzik ve dans alanında eğitim veren Sadri Alışık Akademi’yi açan ve şimdilerde merkezi, Başkent’in en işlek bölgelerinden biri olan Demirtepe’ye taşımanın heyecanını yaşayan Alışık, “Ümitköy kentin en hızlı gelişen bölgelerinden birisi ancak, öğrencilerimiz ulaşım konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyordu. İki yıl önce akademiyi Başkent’e taşımaya karar verdiğimizde de, hayalim İstanbul’da Cihangir’de olduğu gibi merkezi bir bölgede hizmet vermekti. Hayalimi biraz gecikmeli olsa da Demirtepe’de gerçekleştirdim. Farklı bir revizyonla, kendi içinde yapılandırdığımız sahnemizle, İstanbul’a bağlı olmadan sadece Ankara’daki eğitmen ve öğrencilerimizin oyunlarını da sergileyeceğimiz yeni oluşumun keyfini çıkarıyoruz” dedi. Uçak korkusuna rağmen karayoluyla sık sık Ankara’ya geldiğini, Başkent’i samimi, iç içe, sıcak ve İstanbul’a nazaran daha derli toplu bulduğunu ifade eden Alışık, şunları söyledi:
ANKARA SANAT ŞEHRİDİR
“Bu kenti hep çok sevdim. Ankara sanat şehridir. Onlarca değerli oyuncunun yetişmesine katkı sağlayan üniversiteler, fakülteler ve en önemlisi Devlet Tiyatroları bu kentte. Tiyatro izleyicisinin sanata duyarlılığı, hassas ve doğru bilinci sayesinde bu kente her gelişimizde biraz daha kendimizi geliştirmiş, yükseltmişizdir. Ankara, sanata ve sanatçıya sahip çıkan yapısı, saygısı ve sevgisiyle her zaman gönlümüzde taht kurdu. Sanatın ciddiyetini, disiplinini kavramış olan bir izleyici kitlesine sahip olan kent, sanatsal platformlarda ciddi sorumluluklar alan, genç yeteneklerin gelişimine ve işleyişe katkı sağlayan, kontrollü yapısıyla dikkat çekiyor. Ankara ayrıca, İstanbul’a oyuncu yetiştiren, üreten bir fabrika. Son yıllarda Başkent’te de yaşanan hareketlilik, dizi çekimleri, platolar genç yeteneklere yeni alternatifler oluşturuyor.
EN SEVDİĞİM YER ANITKABİR
Anıtkabir, en sevdiğim ve huzur bulduğum yer. Anıtkabir’in dışında Ankara Kalesi ve Şinasi Sahnesi’nin bulunduğu Tunalı Hilmi Caddesi de anılarımın şekillendiği bölgelerin başında geliyor. Her sezon dört-beş defa turneye geldiğimiz Ankara’da bizim için ‘Şinasi Sahnesi çıkışı’ diye bir kavram gelişti. Sahne çıkışlarının açılımı, büyük bir oyunu sahnelemenin ardından çıkışta dostlarla, sanatseverlerle ve hayranlarla bir araya gelmektir. Son derece keyifli bir ritüel haline dönüşen Şinasi Sahnesi çıkışlarında artık ne yaşayacağımız önceden bellidir. Ankara bizim için bu kadar değerliyken, yüzlerce anı biriktirmişken bu kentte yer almamak mümkün değildi.
OYUNCULUĞUN YAŞI OLMAZ
Amacımız sanata ve kültüre genç, yetenekli, arzulu, istekli çocukları kazandırmak. Oyunculuğun yaşı da emekliliği de yoktur. En öneli kriterimiz istekli olunması. Oyunculuğu çok isteyen ama imkanı el vermeyen, maddi durumu engel olan onlarca çocuğa da burs imkanı da tanıyoruz. Oyuncu olabilmek için puzzle’ın birçok parçasının birleşmesi gerekiyor. Genel kültür, sinema tarihi, sanat tarihi gibi daha onlarca bileşen bir araya gelmeli, oyunculuğun da bir meslek olduğunun bilincine varılmalı. Oyuncu kendisine teknolojiden, telefondan, dostlardan uzak sessiz zamanlar ayırmalı. Oyuncu olmak ünlü olmak değildir, bu asla unutulmamalı.”
KAPATILIRSA TÜRKİYE KAYBEDER
Devlete bağlı sanat kurumlarının kapatılmasını öngören ve tartışmalara neden olan Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa tasarısı hakkında da görüşlerini paylaşan Alışık, “Ben kapatılma durumunun söz konusu olduğuna inanmıyorum. Devlet kurumlarının düzenlenerek daha işlevsel bir yapıya kavuşturulacağını düşünyorum. Ancak bu adımlar atılırken, sanat insanlarında bu gelişim ve değişim sürecinde fikir alınmalı, bu insanlarla mutlaka bir araya gelinmeli, yapılandırma içinde hiçbir açık vermeden en doğru şekilde, kendi işleyişimize en uygun biçimde, kimseyi mağdur etmeden ve mazlumlaştırmadan, sanatın ilkelerini koruyarak çözüm gerçekleşmeli. Sanat kurumalrının kapatılması demek, Türkiye’nin kaybetmesi demektir. Sanat en kıymetli silahımız ve kimse silahını kaybetmek istemez” dedi.ANKARA /