Gazeteport'tan Safile Usul'un yazısı:
En iyisi açık iletişim
"The Times" Gazetesi’nden çok çaylak bir yorum gelmiş.
Çaylak ve yüzeysel.
Yorum şöyle:
“Türkiye’deki iktidar mücadelesi silahlı kuvvetleri komplocular ile siyasetten uzak bir orduyu isteyip, hassas belgeler sızdıran isimsiz askerler olmak üzere ikiye böldü.”
Yazan ya çok çaylak veya “çok sevgi dolu.”
Belgeleri sızdıranlar siyasetten uzak bir ordu isteyenler, sızdırmayanlar da komplocuymuş.
O halde…
Türk “General Staff”ı (Genelkurmay) komplocu.
Çünkü belge sızdırmıyor.
Belge sızdıranlar ise, orduda siyaset istemeyenler.
Çünkü belge sızdırıyorlar.
Bavulla taşıyorlar belgeleri ki, ordu siyasetten arınsın.
Orduları dünya tarihinde de siyasetten bavulla belge sızdıranlar arındırmıştı çünkü!!!!!!!!!
The Times, sen İngiliz ordusu hakkında da böyle “isabetli” ve “derinlikli” yayınlar yaptın mıydı hiç?
Yoksa burası oraya çok mu uzak, gözlerin seçemiyor mu?
The Times’a bu kadar dikkat atfetmeye gerek yok aslında, ama...
The Times bu makalesinde Adil Gür’e ait A&G Araştırma Şirketi’nin yaptığı araştırmanın sonuçlarından olan orduya güven azalması konusuna da yer vermiş.
Adil Gür’ü aradım ve bahsettim bundan.
Karlı yollardaydı, henüz okumamıştı söz konusu makaleyi ama şunu söyledi:
“Herkes bu araştırmanın ordu kulağından tutuyor. Halbuki halkta kimseye güven yok. Başbakan’a da yok, Meclis’e de yok, basına da yok, kimseye güven yok. Halkta genel bir güven algısı sorunu var. Ama sadece ordu kulağı tutuluyor bu araştırmanın.”
Adil Gür’ün bu söylediğini aktarmam gerekirdi ve aktardım.
Şimdi birşey daha var.
Maalesef, şu gerçeği değiştirmek pek mümkün olmayacak ki, hükümet bu seçim kampanyasını ordu ve orduya direnen sivil hükümet motifi ile şekillendirmeye ve halkın duygularını istismar etmeye devam edecek.
Buna tenezzül edecek kadar “sivil” ve “başarılı” bir hükümet çünkü.
Tabii, bir ordu kurumunun iletişim meselesi her zaman çok zor bir meseledir.
Ancak aklıma takılan bir iki husus var.
Şöyle ki.
İletişim bir ordu açısından zor olsa da, ordu istismarı ile seçim kampanyası yürütülen bir ortamda daha iyi bir iletişim önemli.
Bu tabii yine de zor ve sınırları olan bir şey.
Ancak duygusal bir iletişimin şartlarına zemin olarak örneğin:
-Orduevlerine misafir olarak gelen insanların (düğün, dernek vs.) başörtüsü ile ordu tesislerine girebilmesi
-Mezuniyet ve yemin törenlerine çocuğunu izlemek üzere gelen annelerin başörtüsü ile içeri girebilmesi
-GATA gibi yerlerde misafir konumunda bulunan kadınların başörtüsü ile bulunabilmesi
-Orduevlerinin halka daha yakın ve açık hale gelmesi
gibi adımlar atılabilir.
Bir de.
Kamuoyuyla iletişimde, açık bir iletişim dilinin kullanılması, ki bu nitelikli ve kaliteli bir iletişimin genel geçer kuralıdır, bazı durumların açıkça anlatılması, örneğin ordu ne gibi planlar yapar, neden yapar gibi, veya “ordu darbe yapmayacak, bunlar kasıtlı olarak yayılan yalanlar”…
Ve dahi, ordu hangi işlerle meşgul, örneğin sınırların korunmasında ne gibi zorluklar var, ordu aslında ne ile meşgul, bununla meşguliyet yeterli olmazsa halkın güvenliği bundan nasıl etkilenir, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlayamayan ülkelerden farkı nedir…
Ayrıca.
Seçim kampanyalarının orduyu kullanmadan yapılması gerektiği ve bunun nedenleri…
Ordunun partiler üstü ve ülkeyi koruyucu devlet çatısı konumu…
Belge sızdırma faaliyetinin hiçbir ülkede itibar görmeyeceği, çalıştığı kurumdan belge sızdırmanın dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir ordu kurumunda saygın ve ahlaki olmadığı, sızdırma yapana ve bunu destekleyenlere ülke güvenliğinin emanet edilemeyeceği, güvenilir insan ve kurumların hesaplarını ahlaklı ve namuslu yöntemlerle göreceği…
Kamuoyuna yansıyan sızdırma belgelerin ordunun hareketlerine yön veren planlar olmadığı…
Bunun zaten görünen gerçeklikten dolayı ispatlı bir durum olduğu…
Gibi hususlar anlatılabilir.
Tüm bunlar için de profesyonel ve prestijli iletişim uzmanı kurumlardan, hatta bunlar uluslararası kurumlar da olabilir, destek alınabilir.