Ankara’dakİ mütevazı bir evde 5 kardeşiyle büyüyen ve Hacettepe’yi bitirdikten sonra TSK’ya katılan Ali Tatar’ın şok intiharı ailesini mahvetti. Ağabeyi Ahmet Tatar, cuma akşamı evde hep birlikte ailece yemek yediklerini söyledi ve o meşum günü şöyle anlattı:
* Olay sizin açınızdan nasıl başladı ve bu noktaya geldi?
Benim kardeşim hukuksuzluk kurbanı oldu. Kardeşimin sorgulanma sürecinde hukukun bütün evrensel kuralları ayaklar altına alındı. Bir yıpratma kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. En olmayacak günde sorguya çağırdılar. Emekli paşaların Beşiktaş’a çağırıldıkları gün. Hafta içi sanki çuvala girmiş gibi. Çerez ettiler kardeşimi. Elle tutulur bir tek kanıt yoktu. Ne evi, işyeri arandı, ne bilgisayarına el konuldu. Üst aramasında bir suç unsuruna veya kanıt olabilecek bir şeye rastlanmadı. Üçüncü şahıslardan edinilmiş bazı belgeler var ve ihbar mektupları var dediler.
* İhbar mektuplarıyla ilgili sizin bilginiz var mı?
Hayır. Ben imzalı olduğunu bile sanmıyorum. Ama ihbarcılar, ihbarcılık alçaklığı muteber hale getirilmiş. Bu haysiyet cellatlığı , cadı avına çıkmış insanların yapacağı şey. Bunu yaptılar. Bir belgede belki kardeşimin adı geçiyor ama bunu tamamlayacak, destekleyecek bir araştırma yok.
Bu intihar değil, başkaldırı
* Son gün ne yaşandı?
Trajedi yaşandı. Bir adamı bu derece hukuksuz bir şekilde tutukluyorsunuz ve neticede itirazını kabul etmiyorsunuz. Sonra bazı şeyler ortaya çıkarıldığı gün, Çarşamba günü serbest bırakıyorsunuz. Sonra denk getiriyorsunuz, Cuma günü yine tutuklama kararı alıyorsunuz. Ne zaman itiraz edeceksiniz? 2 gün sonra yani Pazartesi günü. O Cuma günü İstanbul’a çoluk çocuğu da alıp gittim. Moral vermek için, “aydınlığa çıktık” demek için gittim. Kutlamak için masa kurduk. Sofranın ortasında böyle bir haber geldi. O gün kapıya polisin, askerin geldiği doğru değil. O akşam yemeğe oturduğumuzda tebligat yapıldı. ’Yarın sabah Merkez Komutanlığına gideceksiniz, görevli bir subayla birlikte’ dendi. Oradan sizi zaten savcılığa götürüyor ve gıyabınızda alınmış kararı iletiliyor. Süreç böyle işliyor. Tebligatı aldı ama hiçbirimiz uyuyamadık. Hep beraber 6 gibi kalktık. Eşi konuştu, ben konuştum. Ama dinletemedik. Sözün bittiği yerde ona isyan etti. Bu bir intihar değil, başkaldırı. Üstlerinde oynanan bir oyuna isyandır. Devletin adli kurumu tutuklayın demiş. Ne yapacak? Sen dışarıdaki cello bello bir adam değilsin ki kaçasın. Dağa mı kaçaktı benim kardeşim? Meriç’i geçip Yunanistan’a mı sığınacaktı? Kaldıramadı.
İki elimiz yakalarında
* Komutan’ın aradığı doğru mu?
Aramış olabilir, emin değilim. Ama Ali Tatar, gerçek anlamda mesleğini çok iyi yapan, hakkıyla yapan bir insandı. Deniz Kuvvetleri’nde çok sevilen bir insandı. Senelerce lojman bile kullanmadı. 2 ay olmuştur taşınalı. Birçok üst komutanı deniz eğitiminden geçmişlerdir, komutanlık yapmışlardır. Çok güvendikleri insanlardan biridir. Çünkü işi eğitim. Eğitimin programlanması, değerlendirilmesi, sistemin oturtulması. Teknik bir iş ki ve bu işin kompetanı benim kardeşim. Bunu yaparken iki tane de master yapmış. Bütün o yoğun çalışmaya rağmen başardı. Hafta sonu demeden gecelere kadar çalıştı. Sonra işi gücü bir tarafa bırakacaksınız en üst makama kast edeceksiniz. Çıldırmış mı bu adam?
* Davaya bakan savcıya çok büyük tepki vardı cenazede...
Niye olmasın? Bir insanın haysiyetiyle, sonra da canıyla oynamış. Adam haysiyeti için canını ortaya koymuş. Elimizden geleni sonuna kadar yapacağız. İki elimiz yakalarında. Vicdansızların, hukuksuzların yakasında. Her iki tarafta da yakalarında olacak. Ama neticede ortada bizim gücümüzün yetmeyeceği şeyler de var bunu görüyoruz.
* Komutanla özel görüştünüz mü?
Tabii ki. Gelerek zaten bir mesaj verdi. Gelmeyenler de mesaj verdiler. Fakat kendisine benim de bir mesajım oldu. Dinledi beni. Tabii ki bu kendisiyle bizzat benim aramda. Mahremiyetine saygı duymanızı istiyorum.
Komutan, canına kast eden adamın cenazesine gelir mi!
Ağabey Ahmet Tatar, Yarbay’ın hatıralarıyla dolu evini Deniz Güçer’e açtı.
* Olaylar ilk çıktığında suikast iddialarıyla ilgili nasıl tepki verdi?
Mesela sen grubun en yüksek makamında oturan bir adamın canına kast ediyorsun arkadaşlarınla birlikte. Bundan da onun haberi oluyor. Bir daha o kurumda kalabilir misiniz, evlerini, işyerini kullanmaya devam edebilir misiniz? O grupla ilgili bir mekanın yakınından geçmeniz mümkün mü? En azından ihtimal vermiyoruz ama ’Şüphe var izne gidin’ demezler mi? Canına kast edilen adamın cenaze namazını en yakını olan insanın önünde kılabilir mi? Böyle bir şey olabilmesi için insanın aklını kaybetmiş olması gerekiyor.
Veda mektubu Askeri Savcılık’ta
* Mektubunu alabildiniz mi?
Rahmetlinin yazdığı bir mektup var. Avukatımız böyle bir bilgi verdi. O kargaşada biz darmadağın olduk. Askeri savcılık olay mahallini kapattı ve orada araştırma inceleme sonucu mektubu buldu. Avukatımız bize sadece, “İçeriğini tam bilmiyorum ama bir vasiyeti var babasının yanına gömülmek istiyor” dedi. Mektup hala askeri savcılıkta. Bize sonra iletecekler.
* Silahı banyoya sakladığı doğru mu?
Yanlış bir şey yapmaması için mümkünse kaldır dedik. Fakat bilemiyorum. Sakladı mı ne yaptı. Banyoya karnım ağrıyor diyerek girdi. O sırada yaptı. Yetişemedik, elimizin altından kaydı gitti. O akşam aşımıza zehir kattılar. Bunu varsa vicdanlarına havale ediyorum.
Alevi olduğumuzu gizlemedik
* Atatürkçü ve Alevi olduğu için hedef gösterildiği iddiaları doğru mu sizce?
Bilemiyorum. Ama biz Alevi olduğumuzu hiç gizlemedik. Kimliğimizi saklamadığımızı ama hiçbir zaman bayrak yapmadığımızı, insanlığımızın önüne çıkartmadığımızı vurgulamak için cenazesini İstanbul’da Karacaahmet Sultan’da kıldık. Bu kimlikler insanın üzerinde dondur. Gerçek ölmez don değişir. Çırılçıplak insanız hepimiz, kıyafetimiz hiç önemli değil