Hatırlarsınız…
Bir zamanlar “demokrasi kahramanı” diye pazarlanıyordu.
“Akademisyen”, “analist”, “asker”, “vizyoner”, “stratejist”…
Bir de cilalı sıfat eklemişlerdi arkasına: DEVA Partisi kurucusu.
Buyurun buradan yakın.
Devletin en mahrem bilgilerini yabancı istihbaratçılara para karşılığı sızdıran bir adamdan bahsediyoruz.
Yani düpedüz casus.
Eskiden bu ülkenin mahkemeleri böylelerine “idam” verirdi.
Şimdi ceza 16 yıl 8 ay.
Bir 16 yıl, bir 8 ay, bir de mahkeme çıkışında sosyal medya fotosu eksiği var.
???
Dava dosyası ne anlatıyor biliyor musunuz?
Bu beyefendi…
Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki askeri varlığını…
Libya’daki birliklerini…
Gözlem noktalarını, harekât planlarını, İHA’ları, SİHA’ları…
Yani düşman ülkenin bile uydudan zor görebileceği ne kadar gizli bilgi varsa
gidip mis gibi anlatmış.
Kime?
Yabancı misyonlara.
Üstelik…
“Bedeli mukabilinde.”
Yani maaşlı casusluk.
Yani profesyonel hainlik.
???
Bunu yapan kim?
Bir zamanlar devletin göbeğinde görev yapan bir subay.
Sonra akademisyen kılığında dolaşan bir analiz tüccarı.
Yetmedi…
Bir muhalefet partisinde “kurucu” sıfatıyla siyaset yapan bir milli güvenlik zaafı.
???
Şimdi soruyorum:
Bu kişi devletin sırlarını satarken kaç kişi izledi, kim sustu, kimler göz yumdu?
DEVA Partisi bir özür yayımladı mı?
Yoksa “karara saygılıyız” gibi ipe sapa gelmez bir açıklamayla geçiştirdiler mi?
???
Konu sadece bir casus meselesi değil.
Bu, Türkiye’nin “içeriden nasıl vurulabildiğinin” hikâyesidir.
Bu, yerli ve milli projelerin dışarıya kaçırılma operasyonudur.
Bu, siyasi kimliklerin arkasına saklanmış istihbarat aparatlarının yüzümüze çarptığı andır.
???
Bize hep dış düşman gösterildi.
Ama gerçek düşmanlar
çoğu zaman içimizde saklandı.
Ve ne yazık ki…
Onlara hep “analist”, “uzman”, “kanaat önderi” dedik.
Bazılarını televizyonlara çıkardık.
Bazılarını “kurucu” yaptık.
Bazılarını “bağımsız ses” diye pohpohladık.
???
Ve şimdi?
Bir casus 16 yıl 8 ayla hapse giriyor.
Ama ondan daha büyük olan sessizlik hâlâ dışarıda dolaşıyor.
Sahi, bu kadar “bilgi”yi bir kişi nasıl elde etti?
Nasıl taşıdı?
Nereye kadar sızdı?
???
Gerçekten merak ediyorum…
Yarın öbür gün biri çıkıp “bu kişiyle bir dönem siyaset yapmıştık ama biz de mağduruz” derse,
ona da mı “stratejik mağdur” diyeceğiz?
Çünkü bu ülkede ne yazık ki hainlik bile kariyer oluyor.
Diplomalı, unvanlı, partili.
Yani…
“Casusluk” artık sadece James Bond filmlerinde değil.
Meclis kulislerinde, üniversite kürsülerinde, parti vitrinlerinde.
Güle oynaya hainlik devri.