AKP iktidarı 'kırmızı kitap' olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni ikinci defa revize etmeye hazırlanıyor. Yeni belgede iç tehdit bölümünden 'irtica' başlığının çıkarılması, 'bölücülük ve aşırı sol' ifadelerinin ise kalması bekleniyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kamuoyunda 'Kırmızı Kitap' olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin (MGSB) bu yıl içinde revize edileceğini ve 'İç Tehdit' bölümünün kaldırılacağını açıklaması üzerine dikkatler bu belge üzerine odaklandı. Mevzuata göre, MGSB, 5 yılda bir güncelleniyor.
Halen yürürlükte olan MGSB, 24 Ekim 2005 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu'nda kabul edildi ve 20 Mart 2006 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe kondu. Yeni MGSB'nin Ekim 2010'a kadar revize edilmesi bekleniyor. Mevcut MGSB'de Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden temel unsurlar, 'irtica, bölücülük ve aşırı sol' olarak sıralanıyor. Terör örgütü PKK'nın varlığını sürdürdüğü sürece 'bölücülüğün' iç tehdit değerlendirmesinde kalacağı belirtiliyor.
MGSB'de Türkiye Cumhuriyeti'nin milli menfaatleri ve milli hedefleri, milli hedeflere ulaşılabilmesi için takip edilecek iç ve dış güvenlik ile savunma siyasetlerine ilişkin esaslar yer alıyor.
25 SAYFAYA İNMİŞTİ
Yürürlükteki MGSB, Başbakan Erdoğan'ın Ocak 2005'te verdiği talimat doğrultusunda 100 sayfadan 25 sayfaya indirildi. Belgenin, ekleri olan İç Güvenlik ve Dış Güvenlik eylem planları kaldırıldı. Erdoğan'ın şimdi belgeyi ikinci kez kısaltma yoluna gitmesi bekleniyor.
Belgede, iç güvenliğin tehlikede olduğu durumlarda askerin kullanımına ilişkin ifadeler de yer alıyor. Yeni hazırlanacak belgeden, bu ifadelerin de çıkarılması bekleniyor. Bu ifadeler, MGSB 2005 yılında hazırlanırken de asker ile hükümeti karşı karşıya getirmişti. Kamuoyunda çok tartışılan EMASYA protokolü ile MGSB'deki 'Asayiş olaylarında askerin kullanımı' arasında organik bir bağlantı bulunuyor.
BÖLÜCÜLÜK KALIR
Yeni MGSB'de iç tehdit bölümünden 'irtica' başlığının da çıkarılması, 'bölücülük ve aşırı sol' ifadelerinin ise kalması bekleniyor. Uzmanlar, terör örgütü PKK'nın varlığını sürdürdüğü sürece tehdit değerlendirmesinde 'bölücülüğün' kalacağını belirtiyor.
'CASUS BELLİ' NE OLACAK?
Atina yönetimi ile yapılan son mektup teatisi çerçevesinde Türkiye, Ege'de yaşanan sorunları çözmeyi planlıyor. Mevcut MGSB'nin Yunanistan ile ilgili değerlendirmesinde, Kardak kayalıkları ve Ege Denizi'nde aidiyeti tartışmalı 100'den fazla ada için taviz verilmemesi ve bu konuda kararlı politika izlenmesi gerektiği belirtiliyor. Yunanistan'ın karasularını 12 mil olarak ilan etmesinin de Türkiye'nin Ege'deki menfaatleri açısından kabul edilemez olduğuna dikkat çekilen belgede, bunun 'casus belli' (savaş nedeni) sayılacağı ifadeleri yer alıyor.
YUNANİSTAN SOYKIRIMLARI KALDIRMALI
MGK kaynakları, Yunanistan Parlamentosu'nun, 1994'te kabul ettiği '19 Mayıs 1919, Pontus Rumlarına dönük soykırım günüdür' kararını, 25 Nisan 1996'da kabul ettiği 'Ermeni soykırımını tanıma' kararını ve 1998'de kabul ettiği '14 Eylül 1922 Küçük Asya soykırım günüdür' kararını kaldırmadan, Türkiye parlamentosunca alınan bir kararın ortadan kalkmasının mümkün olmadığının altını çiziyor.
KIBRIS, ERMENİSTAN 'SÜRECE' BAĞLI
Kıbrıs'ta da sorunların çözümü için müzakereler yürüyor. Müzakerelerin önümüzdeki aylarda sonuçlanması bekleniyor. Sorunlar aşılamaz ise MGSB'deki Kıbrıs ile ilgili mevcut durumun devam etmesi bekleniyor.
Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmek için de adımlar atıyor. Mevcut belgede, 'Ermenistan'ın ve Ermenilerin Türkiye'deki faaliyetleri işleniyor ve özellikle Doğu Anadolu'nun bazı illerine dikkat edilmesi gerektiği' belirtiliyor. Normalleşme süreci, belgedeki ifadeleri etkileyecek.
NASIL HAZIRLANACAK?
Belgenin hazırlanması aşamasında MGK Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı başta olmak üzere ilgili kurumlardan görüş isteyecek. İstenilen bu görüşler, sekreterlik tarafından derlenerek, MGK'ya sunulacak. MGSB, MGK tarafından uygun görülmesi halinde, Bakanlar Kurulu'na onaylanması için tavsiye edilecek. Bakanlar Kurulu onayı ile yürürlüğe giren belgenin uygulanmasından yine hükümet sorumlu olacak.
EMASYA'ya onay veren ilk bakan akp'li Başesgioğlu
EMASYA Protokolü imzalandığında dönemin İçişleri Bakanı olan AKP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu, 'Yasanın ve protokolün uygulanmasında hukuk dışına çıkılması söz konusu olmuşsa, her zaman yargı denetimi işletilmesi mümkündür' dedi.
ÜÇ ADET 'İÇ TEHDİT' VAR
Mevcut belgede, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden temel unsurlar, irtica, bölücülük ve aşırı sol akımlar olarak sıralanıyor. 'Bunlarla mücadele ederken temel evrensel değerlerden vazgeçmemelidir' denilen belgede, 'aşırı sağ' tehdit olarak yer almıyor. İç tehditlerle ilgili izlenmesi gereken yol haritası ise belgede şöyle çiziliyor:
- Türkiye Cumhuriyeti etnik temele dayalı olarak kurulmamıştır. Kuruluş esası, tek devlet, tek ulus, tek bayrak, tek dildir. Atatürk'ün 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir' sözü temel bir ilkedir. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı bulunan herkes ülkenin esas unsurudur.
- Atatürk'ün, 'Millet; dil, kültür ve ülkü birliğiyle birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal bir birliktir' sözü bugün de geçerli olan, çağımızın gereklerine yanıt veren bir yaklaşımdır.
Bu bağlamda mahalli dil ve kültürler bireysel özgürlük kapsamındadır. Bu özgürlüklerin kötüye kullanılmaması önem taşımaktadır. Bölücü
örgütün bu unsurları kendi amaçları
doğrultusunda kullanmamasını sağlamak gereklidir.
DİNİ DUYGULAR İNCİTİLMEMELİ
- İrticai faaliyetler içte ve dışta sürmektedir. Bunlarla mücadele ederken, toplumun dini duygularını incitmemeye özen gösterilmelidir. Bu bağlamda toplumun dini duygularını kullanmak isteyenlere izin verilmemelidir.
- Anayasa'da dikkat çekilen İnkılap Kanunları'nın ödün vermeden uygulanması gereklidir. Din eğitimi, devletin üstlenmesi gereken bir işlev olarak devam etmelidir.
Akşam